He can't cope with difficult situations.
- Zor durumlarla başa çıkamıyor.
She will cope with all the work.
- O bütün işle başa çıkacak.
Tom is having trouble coping with the high cost of living.
- Tom yüksek yaşam maliyeti ile başa çıkmakta sorun yaşıyor.
Tom's barely coping with his workload at the moment.
- Tom şu anda zar zor iş yükü ile başa çıkmaya çalışıyor.