With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
You said you had connections.
- Sen bağlantılarının olduğunu söyledin.
Here are some interesting links.
- İşte bazı ilginç bağlantılar.
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?
He got the job by virtue of his father's connections.
- O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
- Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
- Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
The two nations have strong trade ties.
- İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.
The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?
She wasn't able to contact him by phone.
- O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.
He comes into contact with all kinds of people.
- Her türlü insanla bağlantı kurar.
Tom can get in touch with Mary by email.
- Tom, Mary ile e-posta vasıtasıyla bağlantı kurabilir.
I want to get in touch with her.
- Onunla bağlantı kurmak istiyorum.
Do any of you have anything to say in connection with this?
- Sizden birinin bununla bağlantılı olarak söyleyecek bir şeyi var mı?
I've got a connecting flight.
- Bağlantılı bir uçuşum var.
I feel like we're connecting.
- Bağlantı kurduğumuzu hissediyorum.