Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
- Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
He got the job by virtue of his father's connections.
- O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet.
- Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.
Tom linked to my website from his blog.
- Tom bloğundan benim siteme bağlandı.
Dan and Linda had a common bond.
- Dan ve Linda'nın ortak bir bağı vardı.
There is a strong bond between the brothers.
- Erkek kardeşler arasında güçlü bir bağ vardır.
He demanded that the savage dog be kept tied up.
- O, vahşi köpeğin bağlı tutulmasını istedi.
That child could barely manage to tie his shoes.
- O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.
I shall win the king's daughter! they both cried.
- Kralın kızını kazanmalıyım! diye bağırdı ikisi de.
Your daughter is a drug addict.
- Senin kızın bir uyuşturucu bağımlısı.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.
Tom attached the string to the kite.
- Tom ipi uçurtmaya bağladı.
Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.
I can't tie a very good knot.
- Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
All living things are connected in one chain of being.
- Tüm canlılar varlığın tek zincirine bağlıdırlar.
A chain is made up of many links.
- Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.
Mary laced up her boots.
- Mary çizmelerini bağladı.
Excuse me, your laces are untied.
- Affedersiniz, bağcıklarınız çözülmüş.
How did you make contact?
- Nasıl bağlantı kurdun?
He comes into contact with all kinds of people.
- Her türlü insanla bağlantı kurar.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
Have you ever thought about donating your organs after you die?
- Öldükten sonra hiç organlarınızı bağışlamayı düşündünüz mü?
I like being independent.
- Bağımsız olmayı severim.
What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
- Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
Sami used a ligature to strangle Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmak için bir bağlama ipi kullandı.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.
He tore his ligament.
- O, bağ dokusunu yırttı.
Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.
Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
This agreement is binding on all parties.
- Bu anlaşma tüm tarafları bağlıyor.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
Whether you will succeed or not depends on your efforts.
- Başarılı olup olmayacağın çabalarına bağlıdır.
Whether we go or not depends on the weather.
- Gidip gitmeyeceğimiz havaya bağlı.
Fasten your seat belt while driving.
- Araba sürerken emniyet kemerini bağla.
Hold this while I tie my shoes.
- Ayakkabılarımı bağlarken bunu tut.
He hitched the caravan to his car.
- O, karavanı arabasına bağladı.
Mary tied the horses to the hitching post.
- Mary atları bağlama direğine bağladı.
Fasten your seat belt when you drive.
- Araba kullanırken emniyet kemerinizi bağlayın.
She advised him to fasten his seat belt.
- O ona emniyet kemerini bağlamasını tavsiye etti.
Seeing something in a different context than the accustomed one can be surprising.
- Alışılmış olandan farklı bir bağlamda bir şey görmek şaşırtıcı olabilir.
Thank you for the link.
- Bağlantı için teşekkürler.