We must not take anything for granted.
- Bağışlanan hiçbir şeyi kabul etmemeliyiz.
There is an urgent need for blood donations.
- Kan bağışı için acil bir ihtiyaç var.
We've received just over 3,000 dollars in donations so far.
- Şimdiye kadar bağışlarda sadece 3,000 doların üzerinde aldık.
The university's endowment has decreased steadily over the last ten years.
- Üniversitenin bağışı son on yılda giderek azalmıştır.
I'm giving my old books away.
- Eski kitaplarımı bağışlıyorum.
Instead of giving each other Christmas presents this year, we donated the amount we would have spent on presents to a charity.
- Bu yıl birbirimize Noel armağanları vermek yerine hediyeler için harcayacağımız miktarı hayır kurumuna bağışladık.
Tom donates half his salary to his favorite charity.
- Tom maaşının yarısını sevdiği hayır kurumuna bağışlıyor.
Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity.
- Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.
They are collecting contributions for the church.
- Kilise için bağış topluyorlar.
She is endowed with beauty.
- Güzellik ona bağışlanmış.
We hope someone endows the new university building.
- Umarım biri yeni üniversite binasına bağışta bulunur.