bırakabilmek

listen to the pronunciation of bırakabilmek
Турецкий язык - Английский Язык
get out of
To leave, exit, or become free of

I can't get out of this notion that she may have known all along.

To circumvent some obligation entirely

Is there any way I can get out of Saturdays?.

If you get out of doing something that you do not want to do, you succeed in avoiding doing it. It's amazing what people will do to get out of paying taxes
bırak
drop out

Do you really want to drop out of high school? - Liseyi bırakmayı gerçekten istiyor musun?

Tom had to drop out from college because he couldn't afford tuition. - Tom okul ücretini ödeyemediği için üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı.

bırak
forgone
bırak
(Konuşma Dili) cheese it
bırak
(Bilgisayar) drop

Tom dropped Mary off in front of John's. - Tom, Mary'yi John'un evinin önünde bıraktı.

Please drop me off at the station. - Lütfen beni istasyona bırak.

bırak
(Bilgisayar) dismiss
bırak
let him have his say
bırak
let it be
bırak
{f} releasing

I'm releasing the prisoners. - Tutukluları serbest bırakıyorum.

We're releasing all the sentences we collect under the Creative Commons Attribution license. - Topladığımız tüm cümleleri Creative Commons Attribution lisansı altında serbest bırakıyoruz.

bırak
{f} quitted
bırak
relinquish
bırak
{f} relinquishing
bırak
quit

I've quit using French with you. - Seninle Fransızca kullanmayı bıraktım.

You must quit smoking cigarettes. - Sigarayı bırakmalısın.

bırak
let out
bırak
let alone

He can't run his own family, let alone a nation! - Bırak bir ulusu, o kendi ailesini idare edemez.

I don't have a cent, let alone a dollar. - Bırak bir doları bir sentim bile yok

bırak
let alone şöyle dursun
bırak
chuck it!
bırak
stop it

I should've tried to stop it. - Onu bırakmayı denemeliydim.

bırak
cut it out!
bırak
drop it!

We've been talking about this for hours. Can we just drop it? - Bunun hakkında saatlerdir konuşuyoruz. Bırakabilir miyiz?

bırak
unhand
bırak
forgo

After the interruption I went back to my reading but forgot where I'd left off. - Kesintiden sonra tekrar okumaya döndüm ama nerede bıraktığımı unuttum.

Tom forgot where he left his umbrella. - Tom şemsiyesini nereye bıraktığı unuttu.

bırak
cut it out
bırak
forwent
bırak
maroon
bırak
chuck it
bırak
foregoing
bırak
{f} drop it

We've been talking about this for hours. Can we just drop it? - Bunun hakkında saatlerdir konuşuyoruz. Bırakabilir miyiz?

bırakabilmek
Избранное