He wanted to enlarge his sphere of influence.
- O, etki yaptığı alanı büyütmek istedi.
I want an enlargement of this photograph.
- Bu fotoğrafın büyütülmüşünü istiyorum.
Tom examines the rock with a magnifying glass.
- Tom büyüteçle kayayı inceliyor.
Tom put the magnifying glass down.
- Tom büyüteci yere koydu.
I'll use magic on him and turn him into a frog.
- Ona büyü yapacağım ve bir kurbağaya çevireceğim.
Not every lamp is magic.
- Her lamba büyülü değildir.
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
Tom had a coughing spell.
- Tom'un öksürük büyüsü vardı.
The spell was broken and the pig turned into a man.
- Büyü bozuldu ve domuz, bir adama dönüştü.
That baby has charming eyes.
- Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
They sat still as if they were charmed by the music.
- Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
She was enchanted by his little laugh.
- Onun küçük kahkahasıyla büyülenmişti.
The pentagram is an important symbol in witchcraft.
- Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.
Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
When I grow up, I want to be an English teacher.
- Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
Sandra has grown up to be a beautiful woman.
- Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.
Tom can see the many weeds that had grown up around the house.
- Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.
I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
I don't believe in spells and charms.
- Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
John grew up to be a great artist.
- John büyük bir sanatçı oldu.