Write your name in capitals.
- Adını büyük harflerle yaz.
Write your name in capital letters.
- Adınızı büyük harflerle yazın.
Jane is very likely to come.
- Jane büyük ihtimalle gelecek.
He's very likely to be late.
- O, büyük ihtimalle geç kalacak.
My brother is as large as I.
- Erkek kardeşim, ben kadar büyük.
The Sahara Desert is almost as large as Europe.
- Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.
My grandfather died shortly after my birth.
- Büyükbabam benim doğumumdan kısa bir süre sonra öldü.
It was my grandfather that told me that story.
- O hikayeyi bana anlatan büyükbabamdı.
I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
- Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
My house needs major repairs.
- Evimin büyük onarımlara ihtiyacı var.
England and Scotland were unified on May 1, 1707, to form the Kingdom of Great Britain.
- İngiltere ve İskoçya, 1 Mayıs 1707'de birleşti ve Büyük Britanya Krallığı'nı oluşturdu.
An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0.
- Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.
In Japan, there is no lake bigger than Lake Biwa.
- Japonya'da, Biwa gölünden daha büyük bir göl yoktur.
Twitter is among the biggest enemies of Islam.
- Twitter İslâm'ın en büyük düşmanları arasındadır.
I'll most likely win.
- Ben büyük ihtimalle kazanacağım.
Who do you think is most likely to win the race?
- Yarışı büyük ihtimalle kimin kazanacağını düşünüyorsun?
It's been a long time since I visited my grandmother.
- Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.
Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth.
- Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.
We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.
- Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.
The huge building seemed to touch the sky.
- Büyük bina gökyüzüne dokunacak gibi görünüyordu.
Beer is sold by the pint.
- Bira büyük bira bardağı ile satılır.
But probably I'll be the last, which is a pity.
- Fakat büyük olasılıkla sonuncu olacağım, bu acınacak bir durum.
Tom was probably right.
- Tom büyük olasılıkla haklıydı.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
Tom pretty much forgot about the meeting.
- Tom toplantıyı büyük ölçüde unuttu.
I've pretty much gotten over it.
- Onu büyük ölçüde aştım.
Write your name in capitals.
- Adını büyük harflerle yaz.
You must begin a sentence with a capital letter.
- Cümleye büyük harfle başlamalısın.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
We have given your order highest priority.
- Siparişinize en büyük önceliği verdik.
He was big and handsome.
- O, büyük ve yakışıklıydı.
It seems the rural area will be developed on a large scale.
- Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.
He gave a party on a large scale.
- O büyük ölçekte bir parti verdi.
He looks older than my brother.
- O benim erkek kardeşimden daha büyük görünüyor.
Care has made her look ten years older.
- Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
- En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
Fatima is the eldest student in our class.
- Fatma sınıfımızdaki en büyük öğrencidir.
Tokyo is bigger than Rome.
- Tokyo Roma'dan daha büyüktür.
In Japan, there is no lake bigger than Lake Biwa.
- Japonya'da, Biwa gölünden daha büyük bir göl yoktur.
My father was an ambitious man and would drink massive amounts of coffee.
- Babam hırslı bir adamdı ve büyük miktarda kahve içerdi.
Tom rode a horse last week when he was at his grandfather's ranch.
- Tom büyükbabasının çiftliğindeyken geçen hafta ata bindi.
There are about 500 cattle on the ranch.
- Çiftlikte yaklaşık 500 büyükbaş hayvan var.
My oldest brother is single.
- En büyük ağabeyim bekardır.
How old is your oldest son?
- En büyük erkek evladın kaç yaşında?
Tom's grandfather was a signal officer in the army.
- Tom'un büyükbabası orduda bir muhabere subayıydı.
You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
My grandmother can ride a motorcycle, and what's more, a bicycle.
- Büyükannem bir motosiklet sürebilir, ve dahası bir bisikleti de.
You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
Tom won a sizable amount of money.
- Tom oldukça büyük bir miktarda para kazandı.
The stability of Chinese economy is substantially overestimated.
- Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.
Tom is taking a tremendous chance.
- Tom çok büyük bir risk alıyor.
The earthquake created a tremendous sea wave.
- Deprem büyük bir deniz dalgası yarattı.
The earthquake caused considerable damage.
- Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
Tom's experience attracted considerable attention.
- Tom'un deneyimi büyük ilgi gördü.
This box is too bulky to carry.
- Bu kutu taşımak için çok fazla büyüktür.
These presents are really bulky.
- Bu hediyeler gerçekten büyük.
This is the most massive structure I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük yapıdır.
A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- 8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
The castle was in dire need of major repairs.
- Kale, büyük onarımlara çok ihtiyaç duyuyordu.
The grand prize is a kiss from the princess.
- Büyük ödül prensesten bir öpücüktü.
Kaoru, yours is the best reaction so far - you win the grand prize.
- Kaoru, şimdiye kadar en iyi tepki sizinki - büyük ödülü kazanırsınız.
He won a sizeable amount of money.
- O büyük miktarda para kazandı.
The concert was a rousing success.
- Konser büyük bir başarıydı.
Tatoeba is a mini-LibriVox, it just needs to be written before the large-scale reading aloud would start.
- Tatoeba bir mini-LibriVox'tur. O, yüksek sesle büyük ölçekli okuma başlamadan önce sadece yazılması gerekiyor.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
I think Beethoven is the greatest composer who ever lived.
- Sanırım Beethoven, şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci.
Maternal love is greater than anything else.
- Anne sevgisi her şeyden daha büyüktür.
Nothing gave her greater pleasure than to watch her son growing up.
- Hiçbir şey ona oğlunun büyüdüğünü görmekten daha büyük bir zevk vermedi.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
A big city is full of snatchers.
- Büyük şehirler kapkaççılarla doludur.
This magazine is available in any big city in Japan.
- Bu dergi Japonya'daki herhangi bir büyük şehirde mevcut.
His grandmother looks healthy.
- Onun büyükannesi sağlıklı görünüyor.
My grandfather is very healthy.
- Büyük babam çok sağlıklı.
The largest muscle in the human body is the gluteus maximus.
- İnsan vücudundaki en büyük kas gluteus maximus'tur.
My elder daughter Magdalena is like an angel.
- Büyük kızım Magdalena bir melek gibidir.
My elder daughter is Magdalena Zarębówna.
- En büyük kızım Magdalena Zarębówna'dır.
Tom doesn't have much interest in outdoor sports.
- Tom, açık hava sporlarına büyük ilgi duymuyor.
My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
- Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
An elephant is an enormous animal.
- Bir fil çok büyük bir hayvandır.
The new building is enormous.
- Yeni bina çok büyüktür.
Tom's new smartphone is really big. It doesn't even look like a phone anymore.
- Tom'un yeni akıllı telefonu gerçekten büyük. Artık bir telefona bile benzemiyor.
He put up with the greatest hardship that no one could imagine.
- O, kimsenin hayal edemeyeceği en büyük sıkıntıya katlandı.
He works hard to support his large family.
- O, büyük ailesini geçindirmek için sıkı çalışıyor.
Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather.
- Tom büyükbabasından miras kalan parayla Mary için bir nişan yüzüğü aldı.
She bought him a camera that was too big to fit in his shirt pocket.
- Ona, gömlek cebine sığmayacak kadar büyük bir kamera aldım.
The flood did the village extensive damage.
- Sel köye büyük hasar verdi.
The earthquake in Hokkaido caused extensive damage.
- Hokkaido'daki deprem büyük hasara sebep oldu.
Stars are big, because they're hot; when their fuel is exhausted, they collapse.
- Yıldızlar büyüktür, çünkü onlar sıcaktır; onların yakıtı bittiğinde, onlar çökerler.
For a start, I visited Jerusalem - a sacred place for three major religions.
- Başlangıç için Kudüsü ziyaret ettim-üç büyük din için kutsal bir yer.