Osaka is the second largest city of Japan.
- Osaka, Japonya'nın ikinci en büyük şehridir.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
It was my grandfather that told me that story.
- O hikayeyi bana anlatan büyükbabamdı.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
The new law was a major reform.
- Yeni yasa büyük bir reformdu.
I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
- Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
India was governed by Great Britain for many years.
- Hindistan uzun yıllar boyunca Büyük Britanya tarafından yönetildi.
To our great surprise, he suddenly resigned.
- Onun birden istifade etmiş olması, bizim için büyük sürpriz.
Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
He broke his promise, which was a big mistake.
- Büyük bir hataydı ki, o caydı.
My grandfather lived a long life.
- Büyük babam uzun bir hayat yaşadı.
My grandfather's life was long and happy.
- Büyük babamın hayatı uzun ve mutluydu.
The huge building seemed to touch the sky.
- Büyük bina gökyüzüne dokunacak gibi görünüyordu.
He lives in a huge house.
- O, büyük bir evde yaşıyor.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
Write your name in capitals.
- Adını büyük harflerle yaz.
Write your name in capital letters.
- Adınızı büyük harflerle yazın.
His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
- Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
We have given your order highest priority.
- Siparişinize en büyük önceliği verdik.
He was big and handsome.
- O, büyük ve yakışıklıydı.
It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
- Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
It seems the rural area will be developed on a large scale.
- Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.
He's three years older than I am.
- O benden üç yaş daha büyük.
A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors.
- Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.
Caution is the eldest daughter of wisdom.
- Dikkat, bilgeliğin büyük kızıdır.
Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
- En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
Beijing is bigger than Rome.
- Pekin, Roma'dan daha büyüktür.
Tom is bigger than me.
- Tom benden daha büyük.
My father was an ambitious man and would drink massive amounts of coffee.
- Babam hırslı bir adamdı ve büyük miktarda kahve içerdi.
Layla was the owner of the largest ranch in the area.
- Leyla bölgedeki en büyük çiftliğin sahibiydi.
Layla never realized there was a ranch that size.
- Leyla o büyüklükte bir ahır olduğunu fark etmemişti.
How old is your oldest son?
- En büyük erkek evladın kaç yaşında?
She is not my mother but my oldest sister.
- O benim annem değil fakat en büyük ablamdır.
Tom's grandfather was a signal officer in the army.
- Tom'un büyükbabası orduda bir muhabere subayıydı.
You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
My grandmother can ride a motorcycle, and what's more, a bicycle.
- Büyükannem bir motosiklet sürebilir, ve dahası bir bisikleti de.
Tom won a sizable amount of money.
- Tom oldukça büyük bir miktarda para kazandı.
The stability of Chinese economy is substantially overestimated.
- Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.
Tom is taking a tremendous chance.
- Tom çok büyük bir risk alıyor.
The earthquake created a tremendous sea wave.
- Deprem büyük bir deniz dalgası yarattı.
Tom's experience attracted considerable attention.
- Tom'un deneyimi büyük ilgi gördü.
The earthquake caused considerable damage.
- Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
These presents are really bulky.
- Bu hediyeler gerçekten büyük.
This box is too bulky to carry.
- Bu kutu taşımak için çok fazla büyüktür.
This is the most massive structure I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük yapıdır.
A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- 8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
The castle was in dire need of major repairs.
- Kale, büyük onarımlara çok ihtiyaç duyuyordu.
A prize was given in honor of the great scientist.
- Büyük bilimci onuruna bir ödül verildi.
The grand prize is a kiss from the princess.
- Büyük ödül prensesten bir öpücüktü.
He won a sizeable amount of money.
- O büyük miktarda para kazandı.
The concert was a rousing success.
- Konser büyük bir başarıydı.
Tatoeba is a mini-LibriVox, it just needs to be written before the large-scale reading aloud would start.
- Tatoeba bir mini-LibriVox'tur. O, yüksek sesle büyük ölçekli okuma başlamadan önce sadece yazılması gerekiyor.
The Lake Van is the greatest lake of Turkey.
- Van Gölü Türkiye'nin en büyük gölüdür.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
A fool always finds a greater fool to admire him.
- Bir aptal her zaman kendisine hayran olacak daha büyük bir aptal bulur.
Nothing gave her greater pleasure than to watch her son growing up.
- Hiçbir şey ona oğlunun büyüdüğünü görmekten daha büyük bir zevk vermedi.
Security is the greatest enemy.
- Güvenlik en büyük düşmandır.
I think Beethoven is the greatest composer who ever lived.
- Sanırım Beethoven, şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci.
My grandfather is very healthy.
- Büyük babam çok sağlıklı.
His grandmother looks healthy.
- Onun büyükannesi sağlıklı görünüyor.