The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin aileleri okul, hastane ve mağazalara ihtiyaç duyar; böylece bu hizmetleri sağlayacak daha fazla insan yaşamak için bu bölgeye gelir ve de bir şehir oluşur.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin ailelerinin okullara, hastanelere ve mağazalara ihtiyaçları vardır, bu yüzden bu hizmetleri sağlamak için daha fazla insan bölgede yaşamak için gelir. Böylece bir şehir gelişir.
How dare you speak to me like that?
- Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
- Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
He is a scholar, and ought to be treated as such.
- O bir bilim adamı ve ona böyle davranılmalı.
He is a director, and should be treated as such.
- O bir yönetmen ve böyle muamele edilmelidir.
He often shuts himself up in the study and writes things like this.
- Sık sık kendini çalışma odasına kapatır ve böyle şeyler yazar.
I am interested in getting a hat like this.
- Ben böyle bir şapka almakla ilgileniyorum.
We all wondered why she had dumped such a nice man.
- Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
Was there such a thing?
- Böyle bir şey var mıydı?
We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.
- Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.
Was there such a thing?
- Böyle bir şey var mıydı?
I am interested in getting a hat like this.
- Ben böyle bir şapka almakla ilgileniyorum.
In a dictionary like this one there should be at least two sentences with fridge.
- Böyle bir sözlükte buzdolabı ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.
Who would do something like that?
- Böyle bir şeyi kim yapardı?
It's unusual for you to do something like that.
- Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
We used to think that was why this kind of thing happened.
- Eskiden böyle şeylerin bu sebepten olduğunu zannederdik.
Do you really need to go out in this kind of weather?
- Böyle bir havada gerçekten dışarı çıkman gerekiyor mu?