There is little chance of his winning.
- Onun az miktarda kazanma şansı vardır.
I gave him what little money I had.
- Sahip olduğum az miktarda parayı ona verdim.
The bullet just shaved his cheek.
- Az önce,kurşun onun yanağını sıyırarak geçti.
He's just gone on leave.
- O az önce izinli gitti.
He left the office just now.
- O, az önce ofisten ayrıldı.
Paul telephoned just now.
- Paul az önce telefon etti.
Tom, aware that he would soon have to board the train to Boston, had passionately clung to Mary on the station platform.
- Az sonra Boston trenine binmek zorunda olacağının farkında olan Tom, peronda Meryem'e tutkuyla sarıldı.
I am planning to book my flights to Berlin soon after.
- Az sonra Berlin'e uçuş rezervasyonumu yaptırmayı planlıyorum.
A few years ago, our room had little furniture in it.
- Birkaç yıl önce, bizim odanın içinde az miktarda mobilya vardı.
Tom arrived shortly after Mary left.
- Tom Mary gittikten az sonra geldi.
Tom arrived shortly after Mary did.
- Tom Mary geldikten az sonra geldi.
He would be paid a small amount of money.
- Az miktarda para ödenirdi.
A small amount of brandy is added to the whipped cream.
- Krem şantiye az miktarda brendi ekledi.
Tom arrived shortly after Mary did.
- Tom Mary geldikten az sonra geldi.
Tom arrived shortly after Mary left.
- Tom Mary gittikten az sonra geldi.
I am planning to book my flights to Berlin soon after.
- Az sonra Berlin'e uçuş rezervasyonumu yaptırmayı planlıyorum.
We have a little time before the next train.
- Bir sonraki trenden önce az zamanımız var.
I had so little time that I had to eat lunch in a hurry.
- O kadar az zamanım vardı ki öğle yemeğini aceleyle yemek zorunda kaldım.
We've only just begun.
- Sadece az önce başladık.
I only just left Tom.
- Az önce Tom'u terk ettim.