They each paid separately.
- Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
Tom and Mary arrived separately.
- Tom ve Mary ayrı ayrı geldi.
We've just spent two weeks apart.
- Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
They each paid separately.
- Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
I can make a distinction between good and bad.
- İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrıldı.
These specimens are divided into several categories.
- Bu örnekler birkaç kategoriye ayrılır.
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
There also was another reason.
- Ayrıca başka bir nedeni vardı.
The buses left one after another.
- Otobüsler peş peşe ayrıldılar.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
This question must be discussed separately from that one.
- Sorun ondan ayrı olarak tartışılmalı.
Batteries are sold separately.
- Piller ayrı olarak satılır.