aynısı

listen to the pronunciation of aynısı
Турецкий язык - Английский Язык
the same
replication
the same (of)
facsimile
the same of
same

The same applies to my class. - Aynısı benim sınıf için de geçerlidir.

I have the same dictionary as your brother has. - Kardeşinin sözlüğünün aynısından bende de var.

duplicative
aynı
(Hukuk) identical

Your personal computer is identical with mine. - Kişisel bilgisayarın benimki ile aynı.

Although the conditions are slightly different, the result of our experiment was identical with Robinson's. - Şartlar hafifçe farklı olmasına rağmen, bizim deneyin sonucu Robinson'unki ile aynı.

aynı
{s} same

The Eiffel Tower is in the same city as the Louvre Museum. - Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi ile aynı şehirdedir.

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

aynısı olmak
be all of a piece with
aynı
uniform

All of the students have to wear the same uniform. - Öğrencilerin hepsi aynı üniformayı giymek zorundadırlar.

The man drove his car at a uniform speed. - Adam arabasını aynı hızda sürdü.

aynı
alike

These pencils might look alike but they're not the same. - Bu kalemler benzeyebilir ama aynı değiller.

We treat all visitors alike. - Biz bütün ziyaretçilere aynı davranırız.

aynı
{i} the same

A person's heart is approximately the same size as their fist. - Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.

The Eiffel Tower is in the same city as the Louvre Museum. - Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi ile aynı şehirdedir.

aynı
just like

She's a witch, just like her mother. - O bir cadı, aynı annesi gibi.

Tom has a beard just like his father, grandfathers and brothers do. - Tom aynı babası, büyükbabaları ve kardeşleri gibi bir sakala sahip.

aynı
spitting image of
aynı
(Askeri) in kind

I'm sorry, I'll pay you back in kind. - Özür dilerim. Aynı şekilde sana geri ödeyeceğim.

aynı
set

The rebels did not only take hostages, but also set the entire village on fire. - İsyancılar sadece rehine almadılar, aynı zamanda tüm köyü ateşe verdiler.

Computers almost always have the same price. Maybe the prices are set according to the customers' buying ability. - Bilgisayarlar neredeyse her zaman aynı fiyata sahiptir. Belki fiyatlar müşterinin satın alma yeteneğine göre belirlenir.

aynı
corresponding
aynı
homo-
aynı
image

Tom clicked on the thumbnail so he could see a larger version of the same image. - Tom aynı görüntünün daha büyük versiyonunu görebilsin diye minyatür çizim üzerine tıkladı.

aynı
self-same
aynı
similarly
aynı
homeo-
aynı
one and the same
aynı
very

Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.

One thing Tom does that isn't very safe is that he uses the same password for every website. - Tom'un yaptığı çok emniyetli olmayan tek şey her Web sitesi için aynı şifreyi kullanmasıdır.

Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist. - O sadece bir doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir roman yazarıdır.

aynı
one

One thing Tom does that isn't very safe is that he uses the same password for every website. - Tom'un yaptığı çok emniyetli olmayan tek şey her Web sitesi için aynı şifreyi kullanmasıdır.

If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary. - İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.

aynı
for all the world as if
aynı
iso-
aynı
identically

Sami and his identical twin, Farid, dressed identically. - Sami ve tek yumurta ikizi Ferit, aynı şekilde giyiniyordu.

aynı
{i} like

Roger liked writing songs. He also liked to perform his own songs on the stage. - Roger şarkı yazmayı seviyordu. Aynı zamanda kendi şarkılarını sahnede söylemeyi de seviyordu.

It smells like Tom is wearing the same perfume that Mary is. - Tom, Mary'nin kullandığı aynı parfümü kullanıyor gibi kokuyor.

Aynı
very same

You have made the very same mistake again. - Aynı hatayı tekrar yaptın.

I was just saying the very same thing to John. - Ben sadece aynısını John'a söylüyordum.

aynı
same of
aslının aynısı kopya
true copy
aynı
homoeo [Brit.]
aynı
all of a piece
aynı
look alike

These pencils might look alike but they're not the same. - Bu kalemler benzeyebilir ama aynı değiller.

aynı
the same: Aynını istiyorum. I'll have the same. Bu bileziğin aynını yapabilir misin? Can you make a duplicate of this bracelet?
aynı
homo
aynı
of a piece
aynı
no change
aynı
selfsame
aynı
to a hair
aynı
as much as
aynı
the same; identical; equal: Bu aynı manto. This is the same coat. Aynı ehemmiyette olan bir meseleyi açmak istiyorum. I want to open a question of equal importance. Aynı can sıkıcı lafları tekrarladı. He repeated the same boring phrases. Notlarımız aynı. Our grades are the same
aynı
same, identical, veritable, even, alike
aynı
like; facsimile
aynı
equal

The law is equal for all. - Kanun herkes için aynıdır.

College students should study hard, but equally they should also make time for an active social life. - Üniversite öğrencilerinin sıkı çalışmaları gerekir, ama aynı derecede onların aktif bir sosyal yaşam için de zaman ayırmaları gerekir.

aynı
self
aynı
identic

Your chair is identical to mine. - Senin sandalyen benimki ile tamamen aynı.

Although the conditions are slightly different, the result of our experiment was identical with Robinson's. - Şartlar hafifçe farklı olmasına rağmen, bizim deneyin sonucu Robinson'unki ile aynı.

aynı
homeo
aynı
tantamount
aynı
even

Tom and Mary even talk about the same things. - Tom ve Mary aynı şeyler hakkında bile konuşuyorlar.

Tom and Mary even always wear the same color clothes. - Tom ve Mary her zaman aynı renk giysileri bile giyiyorlar.

aynı
in rem
aynı
{i} facsimile
aynı
similar

We too have a similar approach. - Aynı yaklaşımı biz de sürdürüyoruz.

These cities have similar traffic rules. - Bu şehirlerin trafik kuralları aynıdır.

aynı
tauto
aynı
duplicate
aynı
idem
aynı
homogeneous
aynı
double
aynı
doublet
aynı
homoeo
aynı
ditto
tıpatıp aynısı
doppelganger
tıpkısının aynısı
doppelganger
Турецкий язык - Турецкий язык
tıpkısı
AYNI
(Hukuk) Mala ilişkin, eşyaya bağlı
aynı
Başkası değil, yine o. Ayırt edilemeyecek kadar benzeri özdeşi, tıpkısı
aynı
Başkası değil, yine o
aynı
Ayırt edilemeyecek kadar benzeri özdeşi, tıpkısı
aynı
Değişmeyen, aralarında ayrım olmayan: "Yirmi sene hep aynı renkler içinde dönüp dolaştık."- B. R. Eyuboğlu
aynı
Değişmeyen, aralarında ayrım olmayan
aynısı
Избранное