aynı zamanda

listen to the pronunciation of aynı zamanda
Турецкий язык - Английский Язык
at the same time

In retrospect, Tom realized he shouldn't have been dating both sisters at the same time. - Geriye dönüp baktığında, Tom her iki kız kardeşle aynı zamanda flört etmemesi gerektiğini anladı.

I like him, but at the same time I don't really trust him. - Ondan hoşlanıyorum fakat aynı zamanda ona gerçekten inanmıyorum.

1. at the same time, simultaneously: Alp ve Aslan aynı zamanda doğdu. Alp and Aslan were born at the same time. 2. at the same time, yet, however, nevertheless: O hafta briç turnuvasına katıldı, aynı zamanda bütün sınavlarını büyük bir başarıyla verdi. That week he played in the bridge tournament, at the same time he passed all his exams with high marks
therewithal
while
as well

What I have learnt is not just the Chinese language, but something about the country itself as well. - Sadece Çince dilini değil ama aynı zamanda ülkenin kendisi hakkında da bir şeyler öğrendim.

This development is casting a larger and larger shadow over the chemical industry as well. - Bu gelişme aynı zamanda kimya sanayi üzerinde de gittikçe daha büyük bir gölge düşürüyor.

the while
syn-
yet
{f} too

It's not just Tom that has to study. I have to study, too. - Sadece Tom değil aynı zamanda ben de çalışmak zorundayım.

Not only are you wrong, but I am wrong too. - Sadece siz değil aynı zamanda ben de hatalıyım.

simultaneously

He is a scholar and a musician simultaneously. - O bir bilim adamı ve aynı zamanda bir müzisyen.

also

I know not only the father, but also the son. - Sadece babasını değil, aynı zamanda oğlunu da tanıyorum.

Not only you but I also was to blame. - Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.

in the same time
at once

You can't do two things at once. - Aynı zamanda iki şeyi yapamazsın.

both

Tom and Mary both started talking at the same time. - Hem Tom hem de Mary aynı zamanda konuşmaya başladı.

Tom and Mary were both talking at the same time. - Tom ve Mary her ikisi de aynı zamanda konuşuyordu.

but only
also of
therewith
syn
contemporaneously
aynı zamanda olan
simultaneous
aynı zamanda olma
simultaneity
aynı zamanda olmayan
asynchronous
aynı zamanda yaşamış olan kimse
contemporary
fakat aynı zamanda
but at the same time
aynı yerde aynı zamanda
at the same time, same place
aynı yerde aynı zamanda
same time same place
hepsi aynı zamanda
all in unison
Турецкий язык - Турецкий язык
Hem de, bununla birlikte
aynı zamanda
Избранное