They were unanimous that the war should be brought to a halt.
- Onlar savaşın durdurulması gerektiği konusunda aynı fikirdeydiler.
I have to agree with them.
- Onlarla aynı fikirde olmak zorundayım.
I have to agree with him.
- Onunla aynı fikirde olmak zorundayım.
I have to agree with her.
- Onunla aynı fikirde olmak zorundayım.
I'm forced to agree with Tom.
- Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım.