I use a flashlight to illuminate dark areas.
- Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
Enlightening the people is very easy.
- İnsanları aydınlatmak çok kolaydır.
I use a flashlight to illuminate dark areas.
- Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
I use a flashlight to illuminate dark areas.
- Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks.
- Filozoflar tarafından aydınlatılmamış bir toplum şarlatanlar tarafından aptal yerine konulurlar.
Maybe you could enlighten me.
- Belki beni aydınlatabilirsin.
María looked at the starry sky, with a quarter moon that illuminated that autumn night.
- María, sonbahar gecesini aydınlatan çeyrek ayı bulunan, yıldızlı gökyüzüne baktı.
The old office was less illuminated.
- Eski ofis daha az aydınlatılmıştı.
The square was illuminated by bright lights.
- Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.
María looked at the starry sky, with a quarter moon that illuminated that autumn night.
- María, sonbahar gecesini aydınlatan çeyrek ayı bulunan, yıldızlı gökyüzüne baktı.
I hate fluorescent lighting.
- Floresan aydınlatmadan nefret ediyorum.
There's lighting right now.
- Şu anda aydınlatma var.
If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
That was very enlightening.
- O çok aydınlatıcıydı.
Enlightening the people is very easy.
- İnsanları aydınlatmak çok kolaydır.
Their comments were illuminating.
- Onların yorumları aydınlatıcıydı.
When I heard my teacher's illuminating explanation, it was as though I suddenly saw the light.
- Ben öğretmenimin aydınlatıcı açıklamasını duyduğumda aniden ışık gördüm gibi oldu.
Enlightening the people is very easy.
- İnsanları aydınlatmak çok kolaydır.
I hate fluorescent lighting.
- Floresan aydınlatmadan nefret ediyorum.
Nearly all siheyuans had their main buildings and gates facing south for better lighting, so a majority of hutongs run from east to west.
- Neredeyse bütün siheuyanların ana binaları ve daha iyi aydınlatma için güneye bakan kapıları vardı.Bu yüzden hutongların bir çoğunluğu doğudan batıya doğru çalışırlar.
Joseph Goebbels was the Nazi minister of Public Enlightenment and Propaganda.
- Joseph Goebbels Kamu Aydınlatma ve Propaganda Nazi bakanıydı.
Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks.
- Filozoflar tarafından aydınlatılmamış bir toplum şarlatanlar tarafından aptal yerine konulurlar.
Enlightening the people is very easy.
- İnsanları aydınlatmak çok kolaydır.
The ray of wisdom must enlighten new horizons.
- Bilgeliğin ışığı yeni ufukları aydınlatmalıdır.