If you put your mind into your foot, it becomes the foot.
- Eğer zihninizi ayağınıza koyarsanız, o, ayak olur.
Football originally meant a game played with a ball on foot - unlike a game played on horseback, such as polo.
- Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.
The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't.
- Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
They stepped on board the airplane.
- Onlar uçağa ayak bastılar.
I don't want to step on Tom's toes.
- Tom'un ayak parmaklarına basmak istemiyorum.
Tom sat on the pier with his feet in the water.
- Tom ayakları suda iskelede oturdu.
Tom sat on the pier, dangling his feet in the water.
- Tom ayaklarını suya sarkıtarak iskelede oturdu.
I heard that footprints of an abominable snowman were found in the Himalayan mountains.
- İğrenç bir kardan adamın ayak izlerinin Himalaya dağlarında bulunduğunu duydum.
I heard that they discovered the footprints of an abominable snowman in the Himalayan mountains.
- İğrenç bir kardan adamın ayak izlerini Himalaya dağlarında keşfettiklerini duydum.
The train was so crowded that I had to keep standing all the way.
- Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
The shoe fell off the horse's hoof.
- Ayakkabı atın toynağına düştü.
She sat down and crossed her legs.
- Oturdu ve ayak ayak üstüne attı.
My hands and legs are swollen.
- Benim ellerim ve ayaklarım şişti.