Susan shined her father's shoes.
- Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
Those shoes go well with this white skirt.
- Bu ayakkabılar, bu beyaz etekle iyi gider.
Those shoes go well with this white skirt.
- Bu ayakkabılar, bu beyaz etekle iyi gider.
The muddy road has ruined my new shoes.
- Çamurlu yol, yeni ayakkabılarımı mahvetti.
I don't really understand footwear.
- Gerçekten ayakkabıları anlamıyorum.
She was wearing pumps.
- O dans ayakkabıları giyiyordu.
There have been a lot of complaints about the high prices at the pumps.
- Topuklu ayakkabılarda yüksek fiyatlar hakkında bir sürü şikayetler vardı.