He sprained his ankle.
- O, ayak bileğini burktu.
I tripped on a stone, twisting my ankle.
- Bir taşa takıldım, ayak bileğimi incittim.
There were shackles around Tom's ankles.
- Tom'un ayak bileklerinde prangalar vardı.
My ankles often become swollen.
- Benim ayak bileklerim sık sık şişer.