Only a handful of people came to the meeting.
- Buluşmaya yalnızca bir avuç dolusu insan geldi.
Only a handful of people know the fact.
- Sadece bir avuç dolusu insan gerçeği biliyor.
Tom had his palm read.
- Tom avuç içini okuttu.
Tom reached into his pocket and pulled out a handful of coins.
- Tom cebine uzandı ve bir avuç dolusu bozuk para çıkardı.
Tom took a handful of popcorn from the bowl.
- Tom kaseden bir avuç patlamış mısır aldı.