avantajlı

listen to the pronunciation of avantajlı
Турецкий язык - Английский Язык
advantageous

We did this under very advantageous conditions. - Biz bunu çok avantajlı koşullar altında yaptık.

The general situation is advantageous to us. - Genel durum bizim için avantajlı.

favorable
expedient
favourable [Brit.]
person who has the advantage
favoured [Brit.]
(someone) who has the advantage
favored
propitious
{s} favoured
{s} favourable
avantaj
advantage

Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages. - Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.

What is the advantage to this technology? - Bu teknolojinin avantajı nedir?

avantajlı biçimde
to advantage
avantajlı durumda
in a good bargaining position
avantajlı olmak
to have the edge on/over
avantajlı olmak
have the advantage of smb
avantajlı yer
vantage point
avantajlı yer
vantage ground
avantaj
{i} advance

Mary turned down Tom's advances. - Mary Tom'un avantajlarını geri çevirdi.

Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages. - Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.

avantaj
benefit

Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science. - Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.

The costs outweigh the benefits. - Maliyetler avantajlardan daha ağır basar.

avantaj
perk
avantaj
virtue
avantaj
(Ticaret) competitive edge
avantaj
vantage
avantaj
head start

Tom gave me a head start. - Tom beni daha avantajlı başlattı.

avantaj
account
avantaj
facility
avantaj
high ground
avantaj
start

Tom gave me a head start. - Tom beni daha avantajlı başlattı.

avantaj
avail
avantaj
whip hand
avantaj
advantage, head start, perk
avantaj
odds

I offered him odds of 3 to 1. - Ona üçe birlik avantaj önerdim.

The odds are in his favor. - Avantajlar ondan yana.

Турецкий язык - Турецкий язык
Yarar sağlayan, yararlı (durum veya şey)
avantaj
Üstünlük sağlayan şey
avantaj
Teniste eşitliğin bozulması için alınan ilk puan
avantaj
Yarar, kâr
avantajlı
Избранное