Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.
- I listened, but I didn't hear anything.
Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
- You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
Bu, onları bir ders kitabı için, bir uygulama için, bir araştırma projesi için, her şey için yeniden serbestçe kullanabileceğin anlamına gelir.
- This means you can reuse them freely for a textbook, for an application, for a research project, for anything!
Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.
- If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage.
Ne yapmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yok.
- I have no idea what I ought to do.
Eğer bir şeye ihtiyacın olursa haberim olsun.
- Let me know if you are in need of anything.
Buzdolabında içilebilecek herhangi bir şey var mı?
- Is there anything to drink in the refrigerator?
Ben ondan özür dilemen gerektiğini düşünüyorum.
- I think that you ought to apologize to her.
Bir diş hekimini ziyaret etmen gerekiyor.
- You ought to see a dentist.
Senin için ne olsa yapmaya hazırım.
- I am quite willing to do anything for you.
Bu şimdiye kadar gördüğüm hiç bir şeye benzemiyor.
- That doesn't look like anything I've ever seen.
Hiç bir şeyi kontrol edemeyiz.
- We don't control anything.
His life among these fierce apes had been happy; for his recollection held no other life, nor did he know that there existed within the universe aught else than his little forest and the wild jungle animals with which he was familiar.
You ought to stand back from the edge of the platform.
witnesse Aristippus, who being urged with the affection he ought his children, as proceeding from his loynes, began to spit .