auftreffend

listen to the pronunciation of auftreffend
Английский Язык - Турецкий язык

Определение auftreffend в Английский Язык Турецкий язык словарь

striking
{s} çarpıcı

Onlar arasında çarpıcı bir benzerlik vardı. - There was a striking resemblance between them.

Bu çarpıcı biçimde yakışıklı genç adam kim? - Who is this strikingly handsome young man?

striking
{s} grevdeki
striking
frapan
striking
vurma
striking
vurarak
striking
(Askeri) müsademe
striking
dikkat çekici

İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı. - Striking differences existed between the two boys.

striking
{f} vur

Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu. - It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.

striking
(Askeri) VURUŞ, MÜSADEME: Hava ve Deniz Kuvvetleriyle herhangi bir hedefe yapılan ani ve yoğunlaşmış bir taarruz ve bir piyade kıtasının asıl müsademe kuvveti, düşmanla bilfiil savaşan muharebe kuvveti. Buna (striking force) da denir
striking
(sıfat) çarpıcı, dikkat çekici, şaşırtıcı, göz alıcı, vuran, çarpan, grevdeki, grev yapan
striking
göze çarpan
striking
{s} şaşırtıcı

O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır, - She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.

striking
{s} göze çarpan, dikkati çeken; frapan
striking
strikinglydikkat çekecek surette
striking
{s} çarpan
striking
{s} grev yapan

Grev yapan işçiler ücretlerinin kesilmesini protesto etti. - The striking workers protested their pay cut.

striking
strike gözük/bul/git/vur
striking
{s} göz alıcı
Немецкий Язык - Английский Язык
impinging
incident (light, electrons, rays)
striking