aufbewahren!

listen to the pronunciation of aufbewahren!
Немецкий Язык - Турецкий язык
! Store
saklamak; (bagaj) emanete bırakmak
{'aufbıva: rın} saklamak korumak
v. 'aufbıva: rın saklamak korumak
emanete bırakmak
Английский Язык - Турецкий язык

Определение aufbewahren! в Английский Язык Турецкий язык словарь

store
{f} depolamak

Bu kutuları depolamak için yeterli yerim yok. - I don't have enough space to store these boxes.

store
depo

Biz samanı samanlıkta depoladık. - We stored the hay in the barn.

İstediğimiz her şey ile tıka basa dolu olan bir depoda açlıktan ölen ilk milletiz. - We are the first nation to starve to death in a storehouse that's overfilled with everything we want.

store
mağaza

Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı. - My mother bought some apples at a fruit store.

Amcamın cadde boyunca bir mağazası var. - My uncle has a store along the street.

store
{i} dükkân

Oyuncak dükkânı kapandı. - The toy store is closed.

Likör dükkânından bir şişe bira satın aldım. - I bought a bottle of beer at the liquor store.

store
depoya koymak
store
(Denizbilim) saklantı
store
saklamak
store
bolluk
store
depola

Hâlâ Tom'un garajında depolanmış şeylerim var. - I still have things stored in Tom's garage.

Biz samanı samanlıkta depoladık. - We stored the hay in the barn.

store
ç.erzak
store
levazım
store
levazımını tedarik etmek
store
{i} hafıza
store
{i} stok, hazne
store
{i} ambar
store
{f} doldurmak

Mağazada Tom için form doldurmak zorundayım. - I have to fill in for Tom at the store.

store
depola,v.depola: n.dükkan
store
yığınak
store
{f} hafızaya almak
Немецкий Язык - Английский Язык
kept}
to save something
to store
to keep something
to keep {kept
store