Bu nedenle Okinava insanları savaştı.
- Thus fought the Okinawan people.
Birçok kadın yüksek öğretime ve kariyere devam ediyor, bu nedenle evlilik ve doğum gecikiyor.
- Many women pursue higher education and careers, thus delaying marriage and childbirth.
Ve nitekim sınavı kaybetti.
- And thus he failed the exam.
Ben sizin hakkınızda o şekilde düşünmüyorum.
- I don't think about you in that way.
Bunun gibi bir şey yapmalıyız.
- We should make something like that.
Bunun gibi hikayeler beni büyülüyor.
- Stories like that fascinate me.
Ben asla öyle bir şey söylemezdim.
- I would never say anything like that.
Ben asla öyle bir şey duymadım.
- I never heard anything like that.
Bana o şekilde karşılık verme.
- Don't talk back to me like that.
Benimle o şekilde konuşma hakkını sana kim veriyor?
- What gives you the right to talk to me like that?
Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
Sık sık kendini çalışma odasına kapatır ve böyle şeyler yazar.
- He often shuts himself up in the study and writes things like this.
Hiç bunun gibi bir şey gördün mü?
- Have you ever seen anything like this?
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
İncil bunu bu şekilde yazmıştır.
- The Bible has it written like this.
Bunu bir daha asla bu şekilde yapma!
- Never ever do it like this again!
Böyle konuşmak için aptal olmalı.
- He must be a fool to talk like that.
Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
- It's unusual for you to do something like that.
Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi.
- A wise man would not act in that way.
Bunu her zaman bu şekilde yaptım.
- I've always done it that way.
Bu taraftan gitmeliyiz.
- We should go this way.
Bu taraftan yürüyebilir misin?
- Can you step this way?
Do it in this manner.
- Macht es auf diese Weise!