at that time

listen to the pronunciation of at that time
Английский Язык - Турецкий язык
o zamanda

O zamanda biz çocuktuk. - We were children at that time.

O, o zamanda uyuyor olabilir. - He might have been sleeping at that time.

o zamanlarda
o zaman

O zaman Kuzey Amerika'da birkaç tane yol vardı. - Few roads existed in North America at that time.

O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi. - At that time, Mexico was not yet independent of Spain.

then
o zaman

O zamanda televizyon seyrediyordum. - I was watching TV then.

Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı. - I apologized, but even then she wouldn't speak to me.

at this time
bu arada
at this time
şu aralar

Şu aralar yorumum yok. - I have no comment at this time.

at this time
bu aralar

Bu aralar, bulunmak için buradan daha güvenli bir yer yok. - At this time, there's no safer place to be than right here.

Bu aralar yorumum yok. - I have no comment at this time.

then
(ondan) sonra
then
o durumda
then
daha sonra

Hırsız bana vurdu ve gözümü morarttı ve daha sonra kaçtı. - The thief hit me and gave me a black eye and then ran off.

Ben ona daha sonra söylerim. - I'll tell him so then.

then
o süre içinde
then
madem öyle
then
o zamanki
then
o zamanlar

O zamanlar tekrar bir sürü hata yaptım. - I made a lot of mistakes back then.

O zamanlar erkekler şapka takardı. - Men wore hats back then.

then
sonra

Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü. - Dima slept with 25 men in one night and then killed them.

Eğer bir yanlış görürsen sonra lütfen düzelt. - If you see a mistake, then please correct it.

then
öyleyse

Öyleyse onu görmediğine inanamam. - I cannot believe you did not see him then.

Arkadaşım olmak istiyorsan, öyleyse arkadaşımın arkadaşı da olursun. - If you want to become my friend, then also become the friend of my friend.

At time
bu zamanlarda
then
(zarf) o zaman, ondan sonra, o halde, öyleyse, zira, demek
then
derhal
then
o zaman vaki olan
then
ondan sonra
then
o halde

Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin. - If you really have grounds for acting the way you did, then please tell me.

Bunu istemiyorlarsa, o halde ne istiyorlar? - If they don't want this, then what do they want?

then
(sıfat) o zamanki, o zamanlarki
then
demek

Eğer beni bu şekilde tanımıyor idiysen, kısaca beni tanımamışsın demektir. - If you didn't know me that way then you simply didn't know me.

Neler oluyor biliyor musun? - Hayır. O zaman bütün bunlar ne demek oluyor? - Do you know what's going on? - No. What's it all about then?

Английский Язык - Английский Язык
during that same point in time, during that period, upon that occasion, during the same time
then

I know what time you told me to be there, but I couldn't get there then. - I know what time you said you would be there, but I wasn't able to be there at that time.

I know you told me when you'd be coming, but I couldn't get there then. - I know what time you said you would be there, but I wasn't able to be there at that time.

at that time

    Турецкое произношение

    ät dhıt taym

    Произношение

    /ˈat ᴛʜət ˈtīm/ /ˈæt ðət ˈtaɪm/

    Видео

    ... imagery for a long time. ...
    ... 20% of my time on whatever I wanted. ...
Избранное