O nereye giderse ünü onunla birlikte gider.
- His reputation goes with him wherever he goes.
Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
- Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
Her nerede söylersen, Tom.
- Wherever you say, Tom.
Tom nerede isterse yiyebilir.
- Tom may eat wherever he wants to.
Her nereye gitsem köpek beni izler.
- The dog follows me wherever I go.
Her nereye gitse, oldukça sevilir.
- Wherever she goes, she is well liked.
Her nerede söylersen, Tom.
- Wherever you say, Tom.
Her nereye gitse, oldukça sevilir.
- Wherever she goes, she is well liked.
Her nereye gitsem kameramı yanımda götürürüm.
- I take my camera with me wherever I go.
Nerede olursa olsun baskıyla mücadele etmek için elimizden gelen her şeyi yapmak zorundayız.
- We must do everything we can to fight oppression wherever it occurs.
Nerede olursa bir şekerleme yapabilirim.
- I can take a nap wherever.