at one time

listen to the pronunciation of at one time
Английский Язык - Турецкий язык
eskiden

Eskiden burada bir ev vardı. - There used to be a house here at one time.

bir zamanlar

Bir zamanlar Amerika'da birçok köle vardı. - At one time there were many slaves in America.

O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi. - That island was governed by France at one time.

simultaneously
eş zamanlı
simultaneously
eşzamanlı bir şekilde
simultaneously
aynı anda

Her şey aynı anda oldu. - Everything happened simultaneously.

Tom ve Mary aynı anda cevapladı. - Tom and Mary answered simultaneously.

formerly
önceden
formerly
eskiden

Eskiden bu kent güzeldi. - Formerly, this city was beautiful.

O eskiden bir banka memuruydu. - She was formerly a bank clerk.

simultaneously
aynı zamanda

O bir bilim adamı ve aynı zamanda bir müzisyen. - He is a scholar and a musician simultaneously.

simultaneously
birlikte
simultaneously
hep beraber
At time
bu zamanlarda
formerly
Eskiden, önceden, vaktiyle, evvelce
simultaneously
es zamanlı
formerly
vaktiyle
formerly
z. eskiden
simultaneously
(zarf) aynı anda
Английский Язык - Английский Язык
simultaneously
formerly

At one time, I could walk ten miles in a day, but I can't any longer.

simultaneously; "he took three cookies at a time"
at a previous time; "once he loved her"; "her erstwhile writing"
once, one time before; simultaneously, at the same time
at one time
Избранное