Onun tebessümü onu rahatlattı.
- His smile put her at ease.
Babamın şirketinde asla rahat hissetmedim.
- I never felt at ease in my father's company.
Onun tebessümü onu rahatlattı.
- His smile put her at ease.
Tom dün gece Mary'yi rahat ettiriyor gibi görünmüyordu.
- Tom couldn't seem to put Mary at ease.
... And the relative ease with which television ...
... and that's a decision that is ease their financial stress and boosted their ...