atıştırma

listen to the pronunciation of atıştırma
Турецкий язык - Английский Язык
refreshment with food or drink; light meal
refection
(Gıda) snack

He acquired the habit of snacking. - O, atıştırma alışkanlığı kazandı.

I had some custard pudding for an afternoon snack. - Öğleden sonra atıştırmalığı için krem karamel yedim.

atış
shot

How many shots did you hear? - Kaç tane atış duydunuz?

The goalkeeper for France dived to the ground and saved Ronaldo’s shot. - Fransa'nın kalecisi yere daldı ve Ronaldo'nun atışını kurtardı.

atış
throw

Tom watched Mary throwing rocks into the water. - Tom Mary'nin taşları suya atışını izledi.

atış
{i} beat

Feel your heart beat! - Kalbinizin atışını hissedin!

I can hear your heart beating. - Senin kalp atışını duyabiliyorum.

atış
put

You should put something in your stomach before you go. - Gitmeden bir şeyler atıştırmalısın.

atış
shooting

Do you think the shooting was accidental? - Atışın kazara olduğunu düşünüyor musunuz?

Every time I practice shooting, I miss the target. - Her zaman atış yaparım, hedefi ıskalarım.

atış
{i} chuck
atış
toss
atış
(Denizbilim) pulse

The patient doesn't have a pulse anymore. - Hastanın artık bir nabız atışı yok.

atıştırmak
bolt down
atıştırmak
drizzle
atıştırmak
(Gıda) snack

Snacking between meals is a bad habit. - Öğünler arasında atıştırmak kötü bir alışkanlıktır.

How do you avoid snacking between meals? - Öğün aralarında atıştırmaktan nasıl uzak duruyorsun?

atıştırmak
mizzle
atış
cast
atış
shy
atış
{i} casting
atış
gunfire

The commander exposed his men to gunfire. - Komutan adamlarını silah atışına maruz bıraktı.

atış
round
atış
gunshot

Tom thought he heard some gunshots. - Tom bazı silah atışları duyduğunu söyledi.

At what time did you hear the gunshot? - Saat kaçta silah atışı duydunuz?

atış
shoot

Do you think the shooting was accidental? - Atışın kazara olduğunu düşünüyor musunuz?

This tank can shoot on the move. - O tank hareket ederken atış yapabilir.

atış
{f} squabble
atıştırmak
gobble
Atıştırmak
chow down
atış
of throw
atıştırmak
get a bite to eat
atış
projection
atış
throwing, throw, shooting, shot; way of throwing
atış
fling
atış
burst
atış
beating, beat, throbbing, throb (of the heart or pulse)
atış
pistol shot
atış
firing
atış
shooting, firing, discharging (of a firearm): sekme atışı ricochet fire
atış
inning

He hit a home run in the first inning. - İlk atışta tur vuruşunu yaptı.

What happened in the third inning? - Üçüncü atışta ne oldu?

atış
innings
atış
throwing; gunfire, shot; (kalp) beat
atış
tilt
atış
tiff
atış
range
atış
beating

I can hear your heart beating. - Senin kalp atışını duyabiliyorum.

atıştırmak
(Konuşma Dili) to bolt (food), gobble (food)
atıştırmak
(yemek) to bolt down, to gobble; (yağmur) to drizzle, to mizzle
atıştırmak
to gulp down (a drink)
atıştırmak
refresh
atıştırmak
replenish one's energy by eating drinking and resting; stoke
atıştırmak
refect
atıştırmak
{f} stoke
atıştırmak
gorge
Турецкий язык - Турецкий язык
Atıştırmak işi
atıştırma yeri
Ayaküstü yemek yenilen yer
atış
Bir silahın mermisini amaca ulaştırmak için gereken iş ve bilgi
atış
Atma işi veya biçimi
atış
Kalp veya nabzın vuruşu, çarpışı
atıştırmak
Acele olarak yemek veya içmek: "Besim, gidenlere ikram edilen çaydan kalma bisküvileri atıştırmakla meşguldü."- P. Safa
atıştırmak
Serpiştirmek
atıştırmak
Acele olarak yemek veya içmek
atıştırmak
Yağmur veya kar serpiştirmek
atıştırma
Избранное