The goalkeeper for France dived to the ground and saved Ronaldo’s shot.
- Fransa'nın kalecisi yere daldı ve Ronaldo'nun atışını kurtardı.
Tom took aim and fired a warning shot.
- Tom nişan aldı ve bir uyarı atışı yaptı.
Tom watched Mary throwing rocks into the water.
- Tom Mary'nin taşları suya atışını izledi.
You should put something in your stomach before you go.
- Gitmeden bir şeyler atıştırmalısın.
Do you think the shooting was accidental?
- Atışın kazara olduğunu düşünüyor musunuz?
Every time I practice shooting, I miss the target.
- Her zaman atış yaparım, hedefi ıskalarım.
I can hear your heart beating.
- Senin kalp atışını duyabiliyorum.
Feel your heart beat!
- Kalbinizin atışını hissedin!
Do you think the shooting was accidental?
- Atışın kazara olduğunu düşünüyor musunuz?
This tank can shoot on the move.
- O tank hareket ederken atış yapabilir.
Tom thought he heard some gunshots.
- Tom bazı silah atışları duyduğunu söyledi.
I'm pretty sure Tom went outside before the gunshot, not after.
- Tom'un silah atışından önce dışarı gittiğinden oldukça eminim, daha sonra değil.
Our team scored five runs in the last inning.
- Ekip son atışta beş sayı kazandı.
What happened in the third inning?
- Üçüncü atışta ne oldu?
The patient doesn't have a pulse anymore.
- Hastanın artık bir nabız atışı yok.
The commander exposed his men to gunfire.
- Komutan adamlarını silah atışına maruz bıraktı.
I can hear your heart beating.
- Senin kalp atışını duyabiliyorum.
What was your heart rate?
- Kalp atış hızın neydi?
Mary felt her heart rate increase.
- Mary kalp atış hızının arttığını hissetti.
At that precise position, at Jim’s house.
I'm offering it - just to select customers - at cost.
Men at work.
At six o’clock, at closing time.