Hem Tom'un hem de Mary'nin epeyce arkadaşları var.
- Tom and Mary both have quite a few friends.
Epeyce yer ziyaret ettik.
- We visited quite a few places.
Onun pek çok arkadaşı var.
- He has quite a few friends.
Pek öyle tasarladığım gibi olmadı.
- It didn't work out quite like I intended it to.
Bu dağlarda bulunan tuzlar ve mineraller oldukça farklıdır.
- The salts and minerals found in these mountains are quite diverse.
Oğlun şimdiye kadar oldukça uzun olmalı.
- Your son must be quite tall by now.
Tom hâlâ oyunun kurallarını tamamen öğrenmemişti.
- Tom still hasn't quite learned the rules of the game.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I do not quite agree with you.
Ayı tamamen uysal ve ısırmaz.
- The bear is quite tame and doesn't bite.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Onun niçin sinirlendiği gayet açık.
- Why he got angry is quite clear.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
Ben, gerçekten ödeme için hazırım.
- I am quite ready for payment.
O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.
- He's quite a nice fellow but I don't like him.
O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
- I didn't quite catch the name of that designer.
Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
- Tom couldn't quite make out what the sign said.
Büsbütün hayal kırıklığı, biz hayallerimizin yok olduğunu gördük.
- Quite frustrated, we saw our dreams disappear.
Bilgisayarlarla büsbütün evdedir.
- He is quite at home with computers.
O, bu sabah bir hayli mektup aldı.
- He received quite a few letters this morning.
Onlar bir hayli çok kitap satın aldılar.
- They bought quite a few books.