Çin'e gidersem, bu mümkün olduğu kadar çok Çince konuşmak amacıyla olurdu.
- If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible.
Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.
- If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.
Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
- I will help as much as I can.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor.
- Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.
Mary'nin onu sevdiği kadar çok Tom Mary'yi sevmiyordu.
- Tom didn't love Mary as much as she loved him.