Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.
- If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.
Romanlar geçmişte olduğu kadar çok okunmuyor.
- Novels aren't being read as much as they were in the past.
Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
- The news surprised him as much as it did me.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
O biraz ele avuca sığmaz biri.
- She's a bit of a handful.
Sadece bir avuç dolusu insan gerçeği biliyor.
- Only a handful of people know the fact.
Tom cebine uzandı ve bir avuç dolusu bozuk para çıkardı.
- Tom reached into his pocket and pulled out a handful of coins.
Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor.
- Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.
Mary'nin onu sevdiği kadar çok Tom Mary'yi sevmiyordu.
- Tom didn't love Mary as much as she loved him.
Sadece bir avuç dolusu insan gerçeği biliyor.
- Only a handful of people know the fact.
Tom cebine uzandı ve bir avuç dolusu bozuk para çıkardı.
- Tom reached into his pocket and pulled out a handful of coins.
Tom bir avuç dolusu kuru üzüm yedi.
- Tom ate a handful of raisins.
Buluşmaya yalnızca bir avuç dolusu insan geldi.
- Only a handful of people came to the meeting.