All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
When to start is the main problem.
- Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
He explained the main purpose of the plan.
- Planın asıl amacını açıkladı.
This land was expropriated from its original owner decades ago.
- Bu arazi on yıllar önce asıl sahibinden kamulaştırılmıştır.
Ali learnt the Persian language to be able to read the The Mathnawi of Jalaluddin Rumi in original text.
- Ali, Mevlana'nın Mesnevisini asıl metninden okuyabilmek için Farsça öğrendi.
Tom is majoring in architecture.
- Tom mimariyi asıl branş olarak seçiyor.
What's your major field?
- Asıl branş alanın nedir?
The Normans abandoned their original language.
- Normanlar asıl dillerini bıraktılar.
This land was expropriated from its original owner decades ago.
- Bu arazi on yıllar önce asıl sahibinden kamulaştırılmıştır.
All of your accusations are without foundation. She's innocent and we're going to prove it.
- Suçlamalarınızın hepsi asılsız. O masum ve biz bunu kanıtlayacağız.
Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers.
- Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.
What are Tom's true intentions?
- Tom'un asıl niyeti ne?
The true killer responsible for her murder is you!
- Onun cinayetinden sorunlu asıl katil sensin!
The readers are the real target of interviews.
- Okuyucular, röportajların asıl hedefidir.
What's the real priority here?
- Buradaki asıl öncelik nedir?
Your plan sounds good, but the bottom line is: will it bring us more business?
- Planın iyi görünüyor fakat asıl önemli olan şu: bize daha çok iş getirir mi?
I'm sure Tom will be able to get to the bottom of it.
- Tom'un bunun asıl sebebini bulabileceğinden eminim.
If that is the real aim, naturally I would not know about that.
- Asıl amaç buysa bilmem tabii.