Sonuç olarak yağışlı günlerde içeride top oynarız.
- As a result, we play ball inside on rainy days.
Sonuç olarak, o teknik olarak doğru bir şey alır ama esasen o bir taklittir.
- As a result, he gets something which technically is correct, but in its essence is just a mockery.
Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
- As far as my experience goes, such a plan is impossible.
Tom, bildiğim kadarıyla ne isterse yapabilir.
- Tom can do whatever he wants as far as I'm concerned.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
Onların idamı için belirlenen günde, o sanki şölene gidiyormuş gibi saçını kesti ve giyinip kuşandı.
- Upon the day appointed for their execution she cut off her hair and dressed herself as if going to a fete.
Rüzgarlı almadığı sürece olur.
- It's OK as long as it doesn't get windy.
Temiz tuttuğun sürece bu kitabı alabilirsin.
- You may take this book as long as you keep it clean.
Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
- We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
- Money, as such, has no meaning.
Kısa sürede geri gelmen şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- You may go out as long as you come back soon.
Ucuz olmak şartıyla, herhangi bir saat işimi görür.
- As long as it is cheap, any watch will do.
Tom ve Mary her zaman olduğu gibi boşa zaman harcıyordu.
- Tom and Mary were wasting time, as usual.
Her zaman olduğu gibi geç kaldılar.
- They're late, as usual.
Mary mükemmel bir Fransızca biliyor. Ayrıca akıcı Almanca da biliyor.
- Mary speaks perfect French. She speaks fluent German as well.
Ona sadece tavsiye vermedim ayrıca bir bisiklet de verdim.
- I didn't only give him advice, but a bicycle as well.
Öğrencilerimize gelince, biri Bükreş'e hareket etti, ve biri yolda.
- As for our students, one has already left for Bucharest, and one is on her way.
Bana gelince, uluslar arası klas bir insan olmaya çabalamak yerine, açık fikirli bir dünya insanı olmak istiyorum.
- As for me, instead of trying to be a cool, international man, I would like to be an open-minded earth person.
Sözde birinci dünyadan insanlar biz Latinlere tekerleği henüz icat etmemiş gibi bakıyor.
- People from the so-called first world look at us Latinos as if we hadn't invented the wheel yet.
Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
- As usual, the physics teacher was late for class.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- She came late as usual.
Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
- Nobody can do that as well as me, not even Tom.
Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
- Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
Eski olanlarının yanı sıra çağdaş Farsça şiirler batı dünyasında bilinmemektedir.
- Contemporary Persian poems haven’t been known in west world as well as ancient ones.
Müziğin yanı sıra o sporları da sever.
- He likes sports as well as music.
O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.
- He speaks Spanish as well as French.
Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
- The rich have trouble as well as the poor.
Savaşın bir sonucu olarak, çok sayıda mağdur kaldı.
- As a result of the war, a great number of victims remained.
Bir trafik kazasının sonucu olarak birçok kişi öldürüldü.
- As a result of a traffic accident, several persons were killed.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
Sorun neredeyse çözüldü.
- The problem is as good as settled.
İşim neredeyse bitti.
- My work is as good as done.
Tom ve Mary hemen hemen evlidir.
- Tom and Mary are as good as married.
Gözlüksüz o hemen hemen kördür.
- Without her glasses she was as good as blind.
Bu durumda halimizin ne olacağı çok belirsiz.
- We're on pretty shaky ground as it is.
Keşke seninle gidebilsem ama bu durumda, gidemem.
- I wish I could go with you, but as it is, I can't.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Hayatım boyunca onunla bir daha görüşmeyeceğim.
- I'll never see him again as long as I live.
Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
- I will help as much as I can.
Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
- The news surprised him as much as it did me.
Mümkün olduğu kadar tünellerden kaçınmaya çalışacağım.
- I will try to avoid tunnels as much as possible.
Romanlar geçmişte olduğu kadar çok okunmuyor.
- Novels aren't being read as much as they were in the past.
Yarından itibaren, bu e-posta adresi geçersiz olacaktır.
- As of tomorrow, this e-mail address will be invalid.
O bu dönemden itibaren kasabada yeni.
- She's new in town as of this semester.
Ben yemin ediyorum, John. Bugün itibariyle, sigarayı bırakıyorum.
- I swear, John. As of today, I quit smoking.
Sonuca gelince, endişelenmek zorunda değilsin.
- As regards result, you don't have to worry.
En kısa zamanda bunu yapmaya çalışacağız.
- We'll try to do that as soon as possible.
En kısa zamanda buradan ayrılmak istiyorum.
- I want to leave here as soon as possible.
Onu yapar yapmaz onun bir hata olduğunu fark ettim.
- I realized it was a mistake as soon as I did it.
Bunu yapar yapmaz akşam yemeği hazırlığına başlamanı istiyorum.
- As soon as you have done that, I would like you to start preparing supper.
O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
- She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
O ünlü bir ressamdır ve öyle davranılmalı.
- He is a famous painter and should be treated as such.
Bir çocuk gibi davranırsan öyle davranılırsın.
- If you act like a child, you will be treated as such.
O bir yönetmen ve böyle muamele edilmelidir.
- He is a director, and should be treated as such.
O bir beyefendi ve böyle davranılması gerekiyor.
- He is a gentleman and ought to be treated as such.
Hangi fakülteyi seçeceği hakkında şaşırmıştı.
- He was at a loss as to which faculty to choose.
Avustralyalı tarihi hakkında Tom'un bildiği kadar çok bilen biriyle asla tanışmadım.
- I've never met anyone who knows as much about Australian history as Tom does.
Ne yapılması konusunda benim görüşüm onunkinden farklıydı.
- My view was different from his as to what should be done.
Kimin lider olması gerektiği konusunda bir soru ortaya çıktı.
- A question arose as to who should be the leader.
Onlar hem zenginlerdi hem de mutlulardı.
- They were rich as well as happy.
Bana hem nasihat hem de para verdi.
- He gave me money as well as advice.
İnsanlar bir bütün olarak öyle şeyler yapmaz.
- People as a whole don't do things like that.
Bir bütün olarak, plan iyi gibi görünüyor.
- As a whole, the plan seems to be good.
Liste aşağıdaki gibidir.
- The list is as follows.
Nedenler aşağıdaki gibi.
- The reasons are as follows.
Çoğunlukla olduğu gibi, Tom sınıfa geç kalmıştı.
- Tom was late for class, as is often the case.
Gençlerde sık sık olduğu gibi, o kendini beğenmiş.
- As is often the case with teenagers, she's conceited.
Benim şarabımın içinde olmadığı sürece suyun nereye aktığı benim için gerçekten önemli değil.
- It really doesn't matter to me where the water flows, as long as it is not in my wine.
Ben onun seni sevdiğini sanıyordum, ama gerçekte, o başka bir kız seviyordu.
- I thought he loved you, but as it is, he loved another girl.
Sana istediğin kadar çok sayıda vereceğim.
- I'll give you as many as you like.
Bu yaklaşık ABD' nin sahip olduğu kadar çok sayıdadır.
- This is about as many as the United States has.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
Akıcılığınızı geliştirmek için, olabildiğince sık olarak anadili ile konuşanları denemelisiniz.
- To improve your fluency, you should try speaking with native speakers as often as you can.
Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
- Do you still play golf as often as you used to?
Tom'un evrak çantasını burada bıraktığını fark eder etmez geri geleceğinden eminim.
- I'm sure Tom will come back as soon as he realizes he left his briefcase here.
Muhabirler Tom mahkeme salonunu terk eder etmez sorular sormaya başladı.
- The reporters started asking Tom questions as soon as he left the courtroom.
Tartışma sona erer ermez, ben hemen ofisten ayrıldım.
- As soon as the argument ended, I left the office forthwith.
Bu e-postayı görür görmez lütfen hemen cevapla.
- As soon as you see this E-mail please reply right away.
They're big as houses.
First; original; indigenous; primitive; native; as, the aboriginal tribes of America.
I don't see as I can be of any help.
As my fear grew, so did my legs became heavy.
The movie features Al Gore as a streetwise pimp.
You are not as tall as me.
As you wish, my lord!.
The kidnappers released him as agreed.
We go fishing every Sunday as a rule, but today the lake is frozen.
We put a lot of emphasis into the training of our staff, as far as food knowledge, wine knowledge, he said.
I can't teach that class today, I'm sick. As for the rest of the teachers, they are still on leave.
The old man stumbled, as if he were about to fall.
Better wait, hadn't you, Laura,” said Aunt Wess’, “and see. Maybe he'll come up and speak to us.” “Oh, as if!” contradicted Laura.
When the teacher's back was turned, the class clown would hold his stomach as if he were ill.
Bow as in the weapon, not the front of a ship.
I bought the car as is, so the seller was within his legal rights to refuse to repair it when it broke down after two days.
I don't care who you are, where you're from, what you did, as long as you love me —.
Stay as long as you like.
All leave is cancelled as of now.
As soon as he arrived, everyone gasped.
She reached out, as though to touch my face.
Sort them as to size and color.
As to your earlier question, I don't think I know the answer.
and, the 3n by 3n matrix M is, as usual, diagonal with the masses occurring down the main diagonal in sets of three.
I saw three plays in as many days.
Tom is acting as though nothing has happened.
- Tom is acting as if nothing has happened.
Tom is acting as though nothing's happened.
- Tom is acting as if nothing's happened.
Tom is acting as if nothing has happened.
- Tom is acting as though nothing has happened.
Tom is acting as if nothing's happened.
- Tom is acting as though nothing's happened.