Sonuç olarak, daha fazla kadın eşit işi alıyor.
- As a result, more women are receiving equal work.
Sonuç olarak, o teknik olarak doğru bir şey alır ama esasen o bir taklittir.
- As a result, he gets something which technically is correct, but in its essence is just a mockery.
Bildiğim kadarıyla, o gelmeyecek.
- As far as I know, he won't come.
Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
- As far as my experience goes, such a plan is impossible.
Onların idamı için belirlenen günde, o sanki şölene gidiyormuş gibi saçını kesti ve giyinip kuşandı.
- Upon the day appointed for their execution she cut off her hair and dressed herself as if going to a fete.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
- As long as there's life, there is hope.
Rüzgarlı almadığı sürece olur.
- It's OK as long as it doesn't get windy.
Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
- Money, as such, has no meaning.
Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
- We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
Kısa sürede geri gelmen şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- You may go out as long as you come back soon.
Ucuz olmak şartıyla, herhangi bir saat işimi görür.
- As long as it is cheap, any watch will do.
Her zaman olduğu gibi çok güzel görünüyorsun.
- You look very pretty, as usual.
Tom ve Mary her zaman olduğu gibi boşa zaman harcıyordu.
- Tom and Mary were wasting time, as usual.
Ona sadece tavsiye vermedim ayrıca bir bisiklet de verdim.
- I didn't only give him advice, but a bicycle as well.
Mary mükemmel bir Fransızca biliyor. Ayrıca akıcı Almanca da biliyor.
- Mary speaks perfect French. She speaks fluent German as well.
Köpeklere gelince, müşteriler onları bu mağazaya getiremiyebilirler.
- As for dogs, customers may not bring them into this store.
Öğrencilerimize gelince, biri Bükreş'e hareket etti, ve biri yolda.
- As for our students, one has already left for Bucharest, and one is on her way.
Sözde birinci dünyadan insanlar biz Latinlere tekerleği henüz icat etmemiş gibi bakıyor.
- People from the so-called first world look at us Latinos as if we hadn't invented the wheel yet.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- She came late as usual.
Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.
- As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
- Nobody can do that as well as me, not even Tom.
Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
- Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?
- Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
Eski olanlarının yanı sıra çağdaş Farsça şiirler batı dünyasında bilinmemektedir.
- Contemporary Persian poems haven’t been known in west world as well as ancient ones.
O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.
- He speaks Spanish as well as French.
Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
- Linda can dance as well as Meg.
Savaşın bir sonucu olarak, çok sayıda mağdur kaldı.
- As a result of the war, a great number of victims remained.
Savaşın bir sonucu olarak, birçok kişi öldü.
- As a result of the war, many people died.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
Sorun neredeyse çözüldü.
- The problem is as good as settled.
İşim neredeyse bitti.
- My work is as good as done.
Gözlüksüz o hemen hemen kördür.
- Without her glasses she was as good as blind.
Tom ve Mary hemen hemen evlidir.
- Tom and Mary are as good as married.
Bu durumda halimizin ne olacağı çok belirsiz.
- We're on pretty shaky ground as it is.
Keşke seninle gidebilsem ama bu durumda, gidemem.
- I wish I could go with you, but as it is, I can't.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Hayatım boyunca onunla bir daha görüşmeyeceğim.
- I'll never see him again as long as I live.
Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.
- Few things give us as much pleasure as music.
Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
- I will help as much as I can.
Romanlar geçmişte olduğu kadar çok okunmuyor.
- Novels aren't being read as much as they were in the past.
Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.
- If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.
O tren istasyonu yarından itibaren kapalı olacak.
- That station will be retired as of tomorrow.
Metro ücretleri, 1 Nisan 1999'dan itibaren artırılacaktır.
- Subway fares will be raised as of April 1st, 1999.
Ben yemin ediyorum, John. Bugün itibariyle, sigarayı bırakıyorum.
- I swear, John. As of today, I quit smoking.
Sonuca gelince, endişelenmek zorunda değilsin.
- As regards result, you don't have to worry.
Lütfen bunu en kısa zamanda yapın.
- Please do it as soon as possible.
En kısa zamanda Tom'la tanışmak istiyorum.
- I want to meet Tom as soon as possible.
Bunu yapar yapmaz akşam yemeği hazırlığına başlamanı istiyorum.
- As soon as you have done that, I would like you to start preparing supper.
Onu yapar yapmaz onun bir hata olduğunu fark ettim.
- I realized it was a mistake as soon as I did it.
O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
- She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.
- If you are a student, behave as such.
Bir çocuk gibi davranırsan öyle davranılırsın.
- If you act like a child, you will be treated as such.
O bir yönetmen ve böyle muamele edilmelidir.
- He is a director, and should be treated as such.
O bir bilim adamı ve ona böyle davranılmalı.
- He is a scholar, and ought to be treated as such.
Avustralyalı tarihi hakkında Tom'un bildiği kadar çok bilen biriyle asla tanışmadım.
- I've never met anyone who knows as much about Australian history as Tom does.
Hangi fakülteyi seçeceği hakkında şaşırmıştı.
- He was at a loss as to which faculty to choose.
Ne yapılması konusunda benim görüşüm onunkinden farklıydı.
- My view was different from his as to what should be done.
O, para konusunda bir şey söylemedi.
- He said nothing as to money.
Spor hem zihni hem bedeni sağlıklı yapar.
- Sports make us healthy in mind as well as in body.
Bana hem nasihat hem de para verdi.
- He gave me money as well as advice.
Bir bütün olarak, plan iyi gibi görünüyor.
- As a whole, the plan seems to be good.
Eserleri bir bütün olarak ne iyi nede kötü.
- As a whole his works are neither good nor bad.
Telaffuz aşağıdaki gibidir:
- The pronunciation is as follows:
O, sonuca bakarak aşağıdaki gibi söyledi.
- By way of conclusion he said as follows.
Sık sık olduğu gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kaldı.
- As is often the case, Mike was late for the meeting this afternoon.
Her zaman olduğu gibi, geç geldi.
- He came late, as is often the case with him.
Ben onun seni sevdiğini sanıyordum, ama gerçekte, o başka bir kız seviyordu.
- I thought he loved you, but as it is, he loved another girl.
Şimdi olduğu gibi birçok okul çocuğu bir sözlüğe sahiptir ama onunla ne yapacaklarını gerçekten bilmiyorlar.
- As it is now, many schoolchildren own a dictionary but don't really know what to do with it.
İstediğin kadar çok al.
- Take as many as you want.
Bu yaklaşık ABD' nin sahip olduğu kadar çok sayıdadır.
- This is about as many as the United States has.
Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
- The news surprised him as much as it did me.
Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
- I will help as much as I can.
Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
- The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
Akıcılığınızı geliştirmek için, olabildiğince sık olarak anadili ile konuşanları denemelisiniz.
- To improve your fluency, you should try speaking with native speakers as often as you can.
Tom'un evrak çantasını burada bıraktığını fark eder etmez geri geleceğinden eminim.
- I'm sure Tom will come back as soon as he realizes he left his briefcase here.
Muhabirler Tom mahkeme salonunu terk eder etmez sorular sormaya başladı.
- The reporters started asking Tom questions as soon as he left the courtroom.
Bu e-postayı görür görmez lütfen hemen cevapla.
- As soon as you see this E-mail please reply right away.
Tartışma sona erer ermez, ben hemen ofisten ayrıldım.
- As soon as the argument ended, I left the office forthwith.
They're big as houses.
First; original; indigenous; primitive; native; as, the aboriginal tribes of America.
I don't see as I can be of any help.
As my fear grew, so did my legs became heavy.
The movie features Al Gore as a streetwise pimp.
You are not as tall as me.
As you wish, my lord!.
The kidnappers released him as agreed.
We go fishing every Sunday as a rule, but today the lake is frozen.
We put a lot of emphasis into the training of our staff, as far as food knowledge, wine knowledge, he said.
I can't teach that class today, I'm sick. As for the rest of the teachers, they are still on leave.
The old man stumbled, as if he were about to fall.
Better wait, hadn't you, Laura,” said Aunt Wess’, “and see. Maybe he'll come up and speak to us.” “Oh, as if!” contradicted Laura.
When the teacher's back was turned, the class clown would hold his stomach as if he were ill.
Bow as in the weapon, not the front of a ship.
I bought the car as is, so the seller was within his legal rights to refuse to repair it when it broke down after two days.
I don't care who you are, where you're from, what you did, as long as you love me —.
Stay as long as you like.
All leave is cancelled as of now.
As soon as he arrived, everyone gasped.
She reached out, as though to touch my face.
Sort them as to size and color.
As to your earlier question, I don't think I know the answer.
and, the 3n by 3n matrix M is, as usual, diagonal with the masses occurring down the main diagonal in sets of three.
I saw three plays in as many days.
Tom is acting as though nothing has happened.
- Tom is acting as if nothing has happened.
Tom is acting as though nothing's happened.
- Tom is acting as if nothing's happened.
Tom is acting as if nothing's happened.
- Tom is acting as though nothing's happened.
Tom is acting as if nothing has happened.
- Tom is acting as though nothing has happened.