O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
- That's the computer he used to write the article.
Bu makalenin yazarı, ünlü bir eleştirmendir.
- The author of this article is a famous critic.
Bu yazıyı yeniden basmak mümkün mü?
- Is it possible to reprint this article?
Bir makale yazıyorum.
- I am writing an article.
Vergiden muaf eşyaların var mı?
- Do you have any tax-free articles?
Bu eşyaları çok yüksek bir fiyata satın aldı.
- You bought these articles at too high a price.
Çantasında çeşitli şeyler var.
- There are a variety of articles in her purse.
O dilde bilimsel bir yazı okudum ve neredeyse her şeyi anladım ama başlangıç seviyesindekiler için yazılmış bir hikayeyi okumaya çalıştığımda hiçbir şey anlamadım.
- I read an academic article in that language and understood almost everything, but when I tried reading a story for beginners I understood nothing.
Bu mallar gümrük vergisinden muaftır.
- These articles are all exempt from duty.
Ülkemin adı herhangi bir artikel olmadan yazılır.
- The name of my country is written without any article.
Esperantoda belirsiz artikel yoktur ve sadece bir tane belirli artikel vardır.
- In Esperanto there is no indefinite and only one definite article.
İsimler, zamirler, fiiller, sıfatlar, zarflar, makaleler, edatlar, bağlaçlar, ve ünlemler İngilizcede konuşma parçalarıdır.
- Nouns, pronouns, verbs, adjectives, adverbs, articles, prepositions, conjunctions, and interjections are the parts of speech in English.
Bu ürünler için, iyi bir pazar var.
- There is a good market for these articles.
Dükkan her türde ürünler satar.
- The shop sells articles of all kinds.
Japonya umarım anayasasının 9. maddesine uyar.
- I hope that Japan will abide by Article 9 of her Constitution.
Sözleşme maddesini yine oku.
- Read the article again.
a sales article.
She's a prime article (whip slang), she's a devilish good piece, a hell of a goer.