I cannot accept this gift.
- Bu armağanı kabul edemem.
Pesto is God's gift to the world.
- Pesto Tanrı'nın dünyaya armağanıdır.
I've got to get them a present.
- Ben onlara bir armağan almak zorundayım.
We spent too much for Christmas presents this year.
- Bu yıl Noel armağanları için çok fazla harcadık.
Few things can compare to the joy on your child's face as they open their Christmas presents.
- Noel armağanlarını açarken çocuğunuzun yüzündeki sevinç ile kıyaslayabilecek çok az şey vardır.
Instead of giving each other Christmas presents this year, we donated the amount we would have spent on presents to a charity.
- Bu yıl birbirimize Noel armağanları vermek yerine hediyeler için harcayacağımız miktarı hayır kurumuna bağışladık.
A kiss is one of life's most precious gifts.
- Bir öpücük yaşamın en değerli armağanlarından biridir.