Tom ve karısı kıt kanaat geçinmek için her ikisi çalışmak zorunda.
- Tom und seine Frau müssen beide arbeiten, um über die Runden zu kommen.
Çok çalışmak zorundasın.
- Du musst viel arbeiten.
Evraklarını derhal teslim et.
- Hand in your papers at once.
Evrakların hepsini bir araya toplar mısın?
- Can you gather all of the papers together?
İşler için onunla röportaj yapıldı.
- She was interviewed for jobs.
İşler başarısız sonuçlanınca işçiler işlerini kaybettiler.
- As businesses failed, workers lost their jobs.
Biz kimlik belgelerimizi güvenlik masasına göstermek zorunda kaldık.
- We had to show our papers at the security desk.
Boşanma kağıtlarını az önce imzaladım, nihayet özgürüm!
- I've just signed the divorce papers; I'm free at last!
Sınav kağıtların Pazartesiye kadar teslim edilmelidir.
- Your test papers must be handed in by Monday.
Evrakların hepsini bir araya toplar mısın?
- Can you gather all of the papers together?
Casus evrakları yaktı.
- The spy burned the papers.
Benim babam bir fabrikada çalışır.
- My father works in a factory.
Babam bir fabrika için çalışmaktadır.
- My father works for a factory.
Picasso'nun çalışmalarını severim.
- I like the works of Picasso.
Onun çalışmalarından hiçbirini görmedim.
- I have seen neither of his works.
Tom'un eserlerde çok sayıda projesi var.
- Tom has a lot of projects in the works.
Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
- Can computers actually translate literary works?
Beton karma tesisi sadece şantiyeden bir mil uzakta.
- The concrete mixing plant is just a mile from the worksite.
O bir sıhhi tesisat şirketi için çalışıyor.
- He works for a plumbing company.
Dan treni bir bakım atölyesine sürdü.
- Dan drove the train to a maintenance workshop.
Tom'un bodrumunda bir atölyesi var.
- Tom has a workshop in his basement.
Ben işlerin kontrolünü aldım.
- I got control of the works.
Her ülkede aynı şekilde işler.
- It works the same way in every country.
Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir.
- He works as a teacher, but actually he's a vampire.
O tamamen reklam yapıldığı gibi çalışır.
- It works exactly as advertised.
I wanted to work this summer.
- Ich wollte diesen Sommer arbeiten.
I will start working on July the first.
- Ich werde am ersten Juli anfangen zu arbeiten.