He distributed his land among his sons.
- O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
He sold all his land.
- O bütün arazisini sattı.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
Unfamiliar terrain can be difficult to traverse.
- Alışık olunmayan araziyi geçmek zor olabiliyor.
Sami owns hundreds of acres of land south of Cairo.
- Sami, Kahire'nin güneyinde yüzlerce dönüm araziye sahiptir.
Tom owns several acres of land.
- Tom birkaç akre araziye sahiptir.
Dan bought an acre of land in Nevada.
- Dan, Nevada'da bir dönüm arazi satın aldı.
Tom owns several acres of land.
- Tom birkaç akre araziye sahiptir.
The stars were shining over the silent fields.
- Yıldızlar sessiz arazilerin üstünde parlıyordu.
This writer spent several years in the field with the troops.
- Bu yazar, birliklerle birlikte arazide birkaç yıl geçirdi
Tom inherited his uncle's estate.
- Tom amcasının arazisini miras olarak aldı.
Tom owns a small piece of land in the country.
- Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
Nobody wanted to buy land in my country.
- Kimse ülkemden arazi satın almak istemedi.
This plot of land is my property.
- Bu arazi parçası benim malımdır.
The property was almost completely overgrown with wild blackberry bushes.
- Arazi neredeyse tamamen yabani böğürtlen çalılarla kaplanmıştı.
That tree is on Tom's property.
- O ağaç Tom'un arazisinin üzerinde.
This plot of land is my property.
- Bu arazi parçası benim malımdır.
Flat land has no mountains or hills.
- Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.
Arable land is land that can be used to grow crops.
- Ekilebilir arazi mahsul yetiştirilebilen arazi demektir.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.