He sold all his land.
- O bütün arazisini sattı.
He holds a lot of land.
- O çok fazla arazi tutuyor.
The terrain on Mars appears very hospitable.
- Mars arazisi çok konuksever görünüyor.
Unfamiliar terrain can be difficult to traverse.
- Alışık olunmayan araziyi geçmek zor olabiliyor.
I have purchased eight acres of land for my retirement.
- Benim emekliliğim için sekiz dönüm arazi satın aldım.
Tom owns several acres of land.
- Tom birkaç akre araziye sahiptir.
I own 30 acres of land about 3 miles out of town.
- Şehrin yaklaşık 3 mil dışında 30 İngiliz dönümü arazim var.
I have purchased eight acres of land for my retirement.
- Benim emekliliğim için sekiz dönüm arazi satın aldım.
The stars were shining over the silent fields.
- Yıldızlar sessiz arazilerin üstünde parlıyordu.
The field is covered in nice green grass.
- Arazi güzel yeşil çimlerle kaplıdır.
Tom inherited his uncle's estate.
- Tom amcasının arazisini miras olarak aldı.
This plot of land is my property.
- Bu arazi parçası benim malımdır.
Nobody wanted to buy land in my country.
- Kimse ülkemden arazi satın almak istemedi.
Tom owns a small piece of land in the country.
- Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
This plot of land is my property.
- Bu arazi parçası benim malımdır.
Flat land has no mountains or hills.
- Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.
This plot of land is my property.
- Bu arazi parçası benim malımdır.
The property was almost completely overgrown with wild blackberry bushes.
- Arazi neredeyse tamamen yabani böğürtlen çalılarla kaplanmıştı.
Arable land is land that can be used to grow crops.
- Ekilebilir arazi mahsul yetiştirilebilen arazi demektir.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.