The gap between them has narrowed.
- Onlar arasındaki aralık daraldı.
I visit my friend's house at intervals.
- Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.
The volcano erupts at regular intervals.
- Volkan düzenli aralıklarla püskürür.
The door to the house was ajar.
- Evin kapısı aralıktı.
The door was left ajar.
- Kapı aralık bırakıldı.
Tom left the door open a crack.
- Tom kapıyı biraz aralık bıraktı.
Christmas Day is December 25th.
- Noel, 25 Aralık'tadır.
I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
- Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
Christmas Day is December 25th.
- Noel, 25 Aralık'tadır.
I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
- Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
- Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
The gap between them has narrowed.
- Onlar arasındaki aralık daraldı.
Even though Tom eats mostly junk food, he rarely gets sick and his BMI is in the normal range.
- Tom çoğunlukla abur cubur yese de, nadiren hastalanır ve Vücut Kitle İndeksi normal aralıktadır.
The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range.
- İnsan gözü görülebilir aralık dediğimiz çok dar ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür,
Buses are running at 20 minute intervals.
- Otobüsler 20 dakikalık aralıklarla çalışıyor.
Drink your medicine at the prescribed intervals.
- Reçete edilen aralıklarla ilacını iç.