Tom'un özür dilemek için çok fırsatı vardı, ama bunu yapmadı.
- Tom had plenty of chances to apologize, but he didn't.
Tom, Mary'yi ona özür dilemek için aradı fakat o onun yüzüne kapadı.
- Tom called Mary to apologize to her, but she hung up on him.
Özür dilemekten başka yapacak bir şey yok.
- There is nothing to do but apologize.
Ona özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.
- I called Susan to apologize to her, but she hung up on me.
My correspondent apologized for not answering my letter.