O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That won't change anything.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Eğer herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsızdır.
- If you divide any number by zero, the result is undefined.
Kendim hakkında yazmıyorum. Her bir benzerlik tamamiyle tesadüftür.
- I am not writing about myself. Any similarity is purely coincidental.
Ben ona biraz para vermeye çalıştım, ama o hiç almadı.
- I tried to give her some money, but she wouldn't take any.
Tom Mary'ye niçin biraz para vermesi gerektiğine dair hiçbir neden düşünemiyordu.
- Tom could think of no reason why he should give Mary any money.
Odada hiç kimse yoktu.
- There wasn't anyone in the room.
Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
- Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.
- Tom doesn't have time right now to talk to anyone.
Tom birisi ya da bir şey tarafından gözdağı verilen insan türü değildir.
- Tom isn't the kind of person who is intimidated by anyone or anything.
Cevaplayabilecek herhangi birisi var mı?
- Is there anyone who can answer?
Herhangi birisi Tom'u gördü mü?
- Has anybody seen Tom?
Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
- You may choose any of them.
Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?
- Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
- You may choose any of them.
Pekala, evet, fakat herhangi birinin bilmesini istemiyorum.
- Well, yes, but I don't want anyone to know.
Her ne kadar bu ayakkabıları artık giymesem de, onları atmaya kıyamıyorum.
- Even though I don't wear those shoes anymore, I can't bring myself to get rid of them.
Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about her family.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Her kimin ihtiyacı olursa ona yardım et.
- Give help to anyone who needs it.
Her neyse, ben elimden geleni yaptım.
- Anyway, I did my best.
Her neyse, daha fazla zamanını almayacağım.
- Anyway, I won't take up any more of your time.
Birkaç patates istiyorum. Hiç patatesiniz var mı?
- I want some potatoes. Do you have any?
Birkaç günlüğüne hiçbir şey yememek veya içmemek ölümle sonuçlanabilir.
- Not eating or drinking anything for a couple of days may result in death.
Herhangi bir mantar yenilebilir fakat bazıları sadece bir kez.
- Any mushroom can be eaten, but some only once.
Bazı tercümanlar Alisa yaygın bir Rus ismi olmasına rağmen Alice'in adını Sonya ya da Anya'yla değiştirdi
- Some translators changed Alice's name to Sonya or Anya, even though Alisa is a widespread Russian name.
Eğer herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsızdır.
- If you divide any number by zero, the result is undefined.
Herhangi bir prezervatifin var mı?
- Do you have any condoms?
Ondan daha küçük herhangi bir şeyin yok mu?
- Don't you have anything smaller than that?
Herhangi bir ev, hiç olmamasından daha iyidir.
- Any house is better than none.
Her halükarda, gideceğiz.
- In any case, we'll go.
Her halükarda seni ilgilendirmez.
- In any case, it's no business of yours.
Beni her zaman arayabilirsin.
- You can call me at any time.
Her zaman bana uygun olacaktır.
- Any time will suit me.
Ben artık onun küstahlığına daha fazla dayanamam.
- I cannot stand his arrogance any longer.
Onun küstahlığına daha fazla dayanamam.
- I can't stand his arrogance any longer.
Başka sürprizler istemiyorum.
- I don't want any more surprises.
Mutlu ol ve başka soru sorma... bu en iyisi.
- Be happy and don't ask any more questions...that is best.
O artık öfkesini tutamadı.
- He couldn't hold his temper any longer.
Artık onu sevmiyorum.
- I do not love him any longer.
Onu senden daha çok sevmiyorum.
- I don't like it any more than you do.
Seni senin beni sevdiğinden daha çok sevmiyorum.
- I don't like you any more than you like me.
Ben bu acıya artık dayanamıyorum.
- I can't stand this pain any more.
Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
- We have to stop him from drinking any more.
Tom'un daha fazla sabuna ihtiyacı yok. Mary ona bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi.
- Tom doesn't need any more soap. Mary gave him enough to last a lifetime.
Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.
- I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French.
Herhangi birimiz bunu bilmeden yetersiz beslenmeye maruz kalabilir!
- Any one of us could suffer from malnutrition without knowing it!
Bizden herhangi biri onu yapabilirdi.
- Any one of us could do it.
anyone with any sense, had already left town.
Şans eseri olarak Tom'u tanıyor musun?
- Do you know Tom by any chance?
Her halukarda, bu işi yarına kadar bitirmek zorundayım.
- In any case, I must finish this work by tomorrow.
Her halukârda ebeveynlerine itaat etsen iyi olur.
- In any case you had better obey your parents.
Biraz daha yersem, hasta olacağım.
- If I eat any more, I'll be sick.
Bizim daha fazla gönüllüye ihtiyacımız yok ama biz biraz daha fazla para kullanabiliriz.
- We don't need any more volunteers, but we could use some more money.
Bahçemizde yok denecek kadar az çiçek var.
- There are scarcely any flowers in our garden.
Ne olursa olsun yağmur durduğunda dışarı gideceğim.
- At any rate I will go out when it stops raining.
Markku ne olursa olsun suçlanmayacak.
- Markku at any rate is not to blame.
Ne olursa olsun düşüncemi değiştirmeyeceğim.
- In any case, I won't change my mind.
Ne olursa olsun, yarın trene yetişin.
- In any case, catch the train tomorrow.
Ne pahasına olursa olsun başarılı olmaya kararlı.
- He is determined to succeed at any price.
Bu her ne pahasına olursa olsun satılık değil.
- This isn't for sale at any price.
Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I have hardly any money with me.
Demlikte neredeyse hiç kahve yok.
- There's hardly any coffee left in the pot.
Her durumda, ben zaten tamamen size affettim.
- In any case, I've already entirely forgiven you.
Ne olursa olsun elimden gelenin en iyisini yapacağım.
- In any event, I will do my best.
It won't do you any good.
I wasn't any too easy in my mind.
Any may apply.
We did not see any children at all.
- We didn't see any children at all.
That makes no sense at all.
- That doesn't make any sense.
He's no longer the wholesome Chamber of Commerce bigshot we used to know in the olden days, Doc, he's bad shit anymore.
They don't make repairable radios any more.
I don't like Braques any more than I like Picasso.
This wasn't just any old fan, but the president of his local fan club.
Any way you slice it, we have to get out of here and we have to take him with us.
the above address or at such other address as may notify.
Jim broke the window — or maybe it was John? At any rate, the window’s broken now.
Are you by any chance looking for a new staff member?.
I just misspelled my own name! Could I be any stupider?.
H. T. Webster's comic strip, The Timid Soul, in the Oakland Tribune of September 10, 1950 used the tendency to repeat worn phrases as the subject for the hero's good intentions. The following are recorded: . . . Don't take any wooden nickels.
Are you getting any?.
Though unusual in the Dublin area he knew that it was not by any means unknown for desperadoes who had next to nothing to live on to be abroad waylaying and generally terrorising peaceable pedestrians by placing a pistol at their head.
Few if any pianists have performed the Grieg concerto with such sensitivity.
Suddenly it began to rain.
- Aniden yağmur yağmaya başladı.
It suddenly started raining.
- Aniden yağmur yağmaya başladı.
Bill's abrupt manner causes him to be misunderstood.
- Bill'in ani tavrı onun yanlış anlaşılmasına neden oluyor.
Don't make abrupt moves.
- Ani hareket yapmayın.
After Grandma's sudden death, Grandpa began to age rapidly.
- Babaannenin ani ölümünden sonra, büyükbaba hızla yaşlanmaya başladı.
I felt a sharp pain in my stomach all of a sudden.
- Aniden midemde keskin bir ağrı hissettim.
A flash of lightning suddenly lit up the dark nocturnal landscape.
- Bir şimşek çakması aniden karanlık gece manzarasını aydınlattı.
Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
- Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
... So any data has a noise. ...
... Because in a way, I'm kind of their go to person for any-- ...