Tom bileğini burktu ve o şişti.
- Tom twisted his ankle and it swelled up.
Ayaklarım biraz şişti.
- My feet are a little swollen.
Ben nehri görmeye gittim, onu büyük ölçüde şişmiş buldum.
- I went to see the river, which I found greatly swollen.
Onun gözü şişmişti ve burnu kanıyordu.
- His eye was swollen and his nose was bleeding.
Her iki ayağım da şişmiş.
- Both my feet are swollen.