He looks just like his mother.
- Tıpkı annesine benziyor.
The baby needs its mother.
- Bebeğin annesine ihtiyacı vardır.
Maternal love is the greatest thing.
- Anne sevgisi en muhteşem şeydir.
My mother's father is my maternal grandfather.
- Annemin babası, anne tarafından dedemdir.
Mum! Can you pass me the toilet paper?
- Anne! Bana tuvalet kağıdını uzatabilir misin?
When you speak Shanghainese with your mum, I only understand a few words, so I can't join in the conversation.
- Annenle Şangayca konuştuğun zaman sadece çok az kelime anlayabiliyorum, bu yüzden de konuşmaya katılamayacağım.
Mummy, where's my hanky?
- Anne, mendilim nerede?
Mummy, could you give me money to buy sweets?
- Anne, bana şekerleme satın almam için para verebilir misin.
Mom was busy with her sewing.
- Annem dikiş işleriyle meşguldü.
My mom doesn't speak English very well.
- Annem İngilizce'yi çok iyi konuşamaz.
Mammy, you are an exploiter!
- Anne, sen bir sömürücüsün!
How many eggs did mammy buy?
- Annen kaç tane yumurta aldı?
Mama, is it okay if I go swimming?
- Yüzmeye gidebilir miyim, anne?
I still call my mother Mama.
- Hâlâ anneme ana diyorum.
Your mamma's so fat, she'd break London Bridge.
- Senin annen o kadar şişmanki, Londra Köprüsü'nü çökertiyordu.
Mama had a crippled face.
- Anne felçli bir yüze sahipti.
How many eggs did mammy buy?
- Annen kaç tane yumurta aldı?
Maternal love is greater than anything else.
- Anne sevgisi her şeyden daha büyüktür.
Maternal love is the greatest thing.
- Anne sevgisi en muhteşem şeydir.
Oh, it makes such a difference. It looks so much nicer. When you hear a name pronounced can't you always see it in your mind, just as if it was printed out? I can, and A-n-n looks dreadful, but A-n-n-e looks so much more distinguished. --.