Gün batımı batıda parlıyor.
- The sunset glows in the west.
Şimdiye kadar böylesine güzel bir gün batımı gördün mü?
- Have you ever seen such a beautiful sunset?
Böyle güzel bir günbatımını hiç görmedik.
- Never did we see such a beautiful sunset.
Ne güzel bir günbatımı!
- What a beautiful sunset!
Tom bitkileri sulamayı bitirdikten sonra, o, gün batımının keyfini çıkarmak için veranda da oturdu.
- After Tom finished watering the plants, he sat down on the porch to enjoy the sunset.
Gün batımından yaklaşık kırk beş dakika sonra vardık.
- We arrived about forty-five minutes after sunset.
Bu, bugüne kadar gördüğüm en güzel günbatımı.
- This is the most beautiful sunset that I have ever seen.
Böyle güzel bir günbatımını hiç görmedik.
- Never did we see such a beautiful sunset.
Tom balkonda güneşin batışına bakıyordu.
- Tom was on the balcony, looking at the sunset.
His real name was Leonard, Len. He'd changed it when he came East. Len, he said. A turd of a name. Who wants it? I mean a name that ends in a nasalization, for Christ's sake. Leo now. It's like Anna. They go on forever. You can live with a name like that..
And there was one Anna, a prophetess, the daughter of Phanuel, of the tribe of Aser: she was of great age, and had lived with an husband seven years from her virginity;.