Tom and Mary have an understanding.
- Tom ve Mary'nin bir anlayışı var.
That's to say, I have a better understanding of the Chinese nation.
- Yani, Çin ulusuna karşı daha anlayışlıyım.
Tom is savvy, isn't he?
- Tom anlayışlı, değil mi?
You're a very perceptive person.
- Sen çok anlayışlı bir adamsın.
There is a global problem of comprehension.
- Küresel bir anlayış sorunu var.
Without a basic understanding of certain norms, communication is impossible.
- Bazı normlarla ilgili temel bir anlayış olmadan, iletişim mümkün değildir.
A good sense of humor will help you deal with hard times.
- İyi bir espri anlayışı zor dönemlerle başa çıkmana yardımcı olacaktır.
He has a sense of humor.
- Onun bir mizah anlayışı vardır.
He has no sense of humor.
- Onun espri anlayışı yoktur.
Theosophy is a system of belief based on mystical insight into the nature of God and the soul.
- Teosofi Tanrı ve ruhun doğasında mistik anlayışa dayalı bir inanç sistemidir.
Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
- Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
You're a very perceptive person.
- Sen çok anlayışlı bir adamsın.