International disputes must be settled peacefully.
- Uluslar arası anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözümlenmeli.
These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law.
- İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.
I don't see a conflict.
- Bir anlaşmazlık görmüyorum.
The conflict escalates.
- Anlaşmazlık tırmanıyor.
There's no disagreement here.
- Burada bir anlaşmazlık yok.
Tom and I had a disagreement.
- Tom ve ben bir anlaşmazlık yaşadık.
There was a controversy about the location of the new school.
- Yeni okulun yeri ile ilgili anlaşmazlık vardı.
There was a dispute about our bill.
- Yasa tasarımız hakkında bir anlaşmazlık vardı.
The countries concerned settled the dispute by peaceful means.
- Ülkeler barışçıl amaçlarla anlaşmazlıkları çözmekle ilgileniyorlardı.
A deep rift opened up between them.
- Onlar arasında derin bir anlaşmazlık açıldı.
I would like you to stop personalizing disputes.
- Kişiselleşen anlaşmazlıkları durdurmanı istiyorum.
International disputes must be settled peacefully.
- Uluslar arası anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözümlenmeli.
There's been a lot of discord in the office lately.
- Son zamanlarda ofiste birçok anlaşmazlık oldu.
He is always at odds with his boss.
- O her zaman patronuyla anlaşmazlık içinde.
After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
- Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.