Ondan gelen mektubu öfkeyle yırttı.
- He angrily tore up the letter from her.
O, ona öfkeyle baktı.
- She looked at him angrily.
O, Şu anda bakıyorsun. Sen röntgenliyorsun Tom dedi kızgınlıkla.
- Just now, you were looking. You Peeping Tom,she said angrily.
Kızgınlıkla Hey, suyumu kirlettiniz! diye bağırdı.
- He shouted angrily, Hey! You contaminated my water!
O, kızgın bir şekilde ona baktı.
- He looked at her angrily.
Mary kızgın bir şekilde ayağını yere vurdu.
- Mary stomped her foot angrily.
Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
- Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
- The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
O, kendisine kızmıştı.
- He was angry with himself.
Yumiko biraz kızmıştı.
- Yumiko was a little angry.
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
- When angry, count ten; when very angry, a hundred.
Sebep olmadan asla kızgın olmam.
- I'm never angry without reason.
Nadiren kızgın ya da sinirli olur.
- He seldom gets angry or irritated.
Tom sinirli ve öfkeli görünüyor.
- Tom seems frustrated and angry.
Oldukça hiddetli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Tom odayı öfkeyle terk etti.
- Tom left the room angry.
The broken glass left two angry cuts across my arm.
An angry mob started looting the warehouse.
Angry clouds raced across the sky.
It was his silence that made her angry.
- It was his silence which made her angry.
He gets mad very easily.
- He easily gets angry.