Tom'un hüsranını anlayabilirim.
- I can understand Tom's frustration.
Tom'un düşük bir düş kırıklığı toleransı vardır.
- Tom has a low frustration tolerance.
Onun hayal kırıklığını anlıyorum.
- I understand her frustration.
Onun hayal kırıklığını anlıyorum.
- I understand his frustration.